
Diyarbakır İş Konseyi Başkanı Mustafa Vural, kentin kalkınması, istihdamının artması, sosyal ve kültürel projelerle çağın gerektiği seviyeye gelmesi için yoğun çaba göstereceklerini söyledi.
VEYSİ POLAT
Diyarbakır’da 2013 yılında sadece Sivil Toplum Kuruluşları’nın başkanları tarafından oluşturulan Diyarbakır İş Konseyi, 2018’den sonra dernek başkanları ve iş insanlarının katılımıyla önemli bir yapı haline geldi. 4 yıllık görev süresi 4 Kasım’da dolan iş insanı Burç Baysal, görevi konsey başkanlığına seçilen Mustafa Vural’a devretti. Göreve geldikten sonra Konsey bileşenleri ve üyeleriyle toplantılar yapıp yol haritasını çıkaran Mustafa Vural, kentin sorunlarını ve İş Konseyi’nin hedeflerini Abori‘ye anlattı.
Sayın Mustafa Vural’a yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:
“YAKLAŞIK 100 KİŞİ DEN OLUŞAN İÇİNDE 10’LARCA STK’NIN YER ALDIĞI GÜÇLÜ BİR YAPIYIZ”
*Öncelikle İş Konseyi, hangi ihtiyaçtan ne zaman kuruldu? Kimlerden oluşuyor ve kuruluş amacı nelerdir?
İş Konseyi’nin ilk çalışmaları 4 yıl önce başladı. Ticaret Odası, DESOB, Borsa, OSB gibi çok bilinen odaların dışında 10’larca STK’dan oluşan bir yapı. Küçük sanayi sitesinden tutun organize sanayinin büyük işletmelerine kadar, onlarca iş derneğini barındıran, birçok iş insanı bu yapı içerisinde yer alıyor. Bu yapının temel amacı öncelikle ekonomik daha sonrasında sosyal ve siyasal sorunlarda çözüm gücü olabilmektir. Nihayetinde bu üç kavram birbiriyle ilintili. Dolayısıyla ekonomik, sosyal ve siyasal alanda hem Diyarbakır sanayisinin gelişmesi, hem de kent sanayisi ile birlikte sivil toplumun bir koordinasyonunu sağlamayı amaç edindik.
“BÖLGEMİZE ENERJİ DESTEĞİ İSTİYORUZ”
*Ekonomik açıdan baktığımızda ne yapılabilir?
Diyarbakır Organize Sanayi Bölgesi, bildiğiniz üzere teşvik belgeli yatırımların olduğu bir bölge. KDV istisnasından inşaat yatırımına kadar makinelerin alımından gümrük vergisi muafiyeti, KDV istisnası, faiz desteği, indirimli kurumlar vergisi gibi çok önemli bir konu var.
Bölgelere ayrılmış olmasının birçok nedeni var. Bölgeler ayrılmış olmanın temel amacı; Bölgeler arası gelişmişlik farklarını minimize etmeye çalışmak, az gelişmiş bölgelere pozitif ayrımcılık yaparak oluşan makası daraltmak olarak değerlendirilebilir.
* 6. Teşvik Bölgesi’nde yer alması bir avantaj değil mi?
Aslında konumu itibariyle dezavantajlı bir bölgede yer alıyor Diyarbakır. Hem siyasal anlamda hem de ekonomik anlamda. Ekonomik açıdan bakıldığında; Yakın illere kıyasla lojistik, ham madde teminini gibi birkaç etkenin ciddi bir mesafe olmamasına rağmen, Mersin limanına bir kamyon nakliyesi 6-7 bin TL gibi bir rakama mal oluyor. Dolayısıyla onlarca kamyon hareket ettiğini düşünecek olursanız, yatırımcıya ham madde temini noktasında bir dezavantajlı pozisyon var.
Yani diğer bölgelere sağlanan avantajı aynı şekilde altıncı bölgeye sağlar iseniz, yatırımcı iş insanlarının yatırım tercihleri avantajlı bölgelere yönelebilmektedir. Bu anlamda altıncı bölgeyi tercih edebilmesinin avantajlarını yaratmak gerekiyor. Ne gibi, mesela enerji desteği gibi.
*Enerji desteği öncelikli talepleriniz arasında sanırım…
Enerji, bugünün koşullarında üretim maliyetlerinin büyük bir bölümünü oluşturuyor. Yani maliyet kalemlerinin önemli oranını elektrik ve doğalgaz oluşturuyor. Son bir buçuk yılda yüzde 900’lük artan bir enerji maliyeti var. Dün bir firmanın enerji maliyeti yüzde 10’larla tarif ediliyorken bugün bu oran işletmeler göre değişkenlik arz etmek ile beraber yüzde 20 ile 30’lara yükselmiştir. Hammadde dışında sadece enerji maliyetleri yüzde 30’lara varmaktadır. Böylesi bir tabloda zaten dezavantajlı durumdaki işletmelerin rekabet koşulu ortadan kalkmaktadır. Enerji ve doğalgaz desteği öncelik taleplerimiz arasındadır.
Ayrıca teşvik paketleri açıklanırken bölgelerarası gelişmişlik farklarını ortadan kaldırmak gerekiyor. Diyarbakır ve bölge için pozitif ayrımcılık istiyoruz.
Enerji maliyetinin asgari düzeye çekilmesi için firmalar GES projesi ile çözüm arayışına girmişti hatırlarsanız. Sadece Diyarbakır ve ilçelerinde milyonlarca dolarlık bir yatırım yapıldı. Bu yatırımların tamamı, BDDK’nın son düzenlemesi ile off duruma gelmiş durumda. Bu çok ciddi ekonomik bir kayıptır. BDDK, son düzenlemesinden derhal vazgeçmelidir. Bir düzenleme veya kısıtlama yapılacaksa dahi yapılmış yatırımları muaf tutup bundan sonraki yatırımlar kapsama alınabilir,
Sanayide enerji maliyeti yüzde 30’larda iken tarımsal alanda maliyet yüzde 50’leri aşmış durumdadır.
Diyarbakır ekonomisinin yüzde 40’ının tarıma dayalı bir kent olduğunu ele alırsak durumun vahametini de anlamış oluruz.
“SAYIN VALİMİZİ ZİYARET ETMEYİ PLANLIYORUM”
* İzmir’de düzenlenen turizm fuarında bir ayrışma konusu gündeme geldi. Yerel yönetimlerle sivil toplum örgütleri arasında bir diyalog sorunu mu var?
Şimdi bu tip organizasyonlarda Ticaret Odası bu işin paydaşıdır. Kent turizminden, tarihi ve kültürel değere, gastronominin bir çok ürününün coğrafi işaret olmasına ve markalaşmasına imza atan bir odamız, bu tip kültürel faaliyet ve organizasyonda paydaş olması önemli ve anlamlıdır. Olmamasının da eksiklik olduğunu ifade etmekte yarar görüyorum. Bırakın İzmir’i, Diyarbakır’da düzenlenen fuarlarda dahi yaşanmış soğuk atmosfere başka kentlerin de tanıklık etmiş olması, iletişim kopukluğunun açık göstergesidir, Diyarbakır, sivil toplum birlikleriyle Türkiye’de bütün kentlere örnek bir kenttir. Valiliğin sivil toplum kuruluşlarıyla bir koordinasyon içinde olması gerekiyor. Sorunlara çözüm odaklı yaklaşımımız esastır. Bu sorunu aşmak ve kent fotoğrafının doğru yansıması sağlamak amaçlı yakın tarihte Sayın Valimizi ziyaret etmeyi planlıyorum.
“DİYARBAKIR MUTSUZ, ÇÜNKÜ…”
*TÜİK’in “Yaşam Memnuniyeti” araştırmasında Diyarbakır’ın “En Mutsuz Kent” olarak çıkmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu kent gerçekten mutsuz bir kent mi?
Net ifadelerle en mutlu kent olarak görmek isterdik elbette. Fakat her sonucun bir sebebi var. Dolayısıyla bu kent siyasal olarak da ekonomik olarak da sosyal olarak da çeşitli badireleri üzerinden eksik olmayan bir kent. Bu anlamda badirelerin yoğun olduğu bir atmosferde insanların mutlu olma koşulları da ortadan kalkıyor maalesef. Küçük şeylerden mutluluklar yaratabilirler mi..?
Evet, olabilir. Mesela yakın tarihte biliyorsunuz. Kenti Koruma ve Dayanışma ile ilgili bir platform çabaları oluştu. Bu anlamda 81 sivil toplum kuruluşunun bir araya gelmesi kent için bir çaba içerisinde olması, İnanç, etnik kimlik, siyasal veya sosyal görüş farklılıkları olmaksızın, birlik beraberlik çağrısının yapılması çağrı yapılması önemli bir mutluluk kaynağıdır. Bu kentte birçok sivil toplum kuruluşu, yüreği aynı anda bu kent için atıyor. Dolayısıyla bu kentte bazı şeylerin değişebileceğine inanmak istiyoruz. Bu mutlu eden bir şey, ama ekonomik açıdan baktığımızda biraz önce söyledik, işte sanayicimiz mutlu olmaz ise sanayicimizin yanında olanın da mutlu olması mümkün değildir. Çiftçimiz mutlu olmaz ise çiftçimizin yanında çalışanların mutlu olması mümkün değildir. Bu ekonomik açıdan baktığımızda durum böyleyken, Siyasal açıdan baktığımızda da durumun çok farklı olmadığının onlarca nedeni var, idaresine saygı bekleyen, temel hak ve özgürlüklere barikatların kurulmadığı, eşit yaşam koşullarına sahip olma, örf, adet, gelenek ve göreneklerin yaşatılması temelinde çalışmaların hayat bulması gülümsemek için yeterlidir, hani mutluluk bulaşıcıdır diye bir söz var. Siz mutlu olursanız yanındakini de bulaştırırsanız. Siz gülümsemeniz yanınızdaki de gülümser. Gülümseyen, Mutlu bir kent tablosu arzuluyoruz.