Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

PANDEMİ SADECE BİR SAĞLIK SORUNU DEĞİLDİR / ALİ İHSAN ÖZDOĞAN YAZDI

ALİ İHSAN ÖZDOĞAN  (OSBÜK Yönetim Kurulu Üyesi) COVID-19 olarak adlandırılan koronavirüs sadece bir sağlık sorunu değildir. Bu virüs sosyal, siyasal, ekonomik, toplumsal, birçok alanda önemli sonuçlar doğurarak toplumun her kesimini etkiledi. Geçmişte dünyada benzer olaylara rastlanmıştır. Ancak Covid-19, küresel çapta bir yayılma göstermiş ve tüm dünyayı etkisi altına almıştır. Ülkelerin ekonomik olarak güçlü olması ile […]

PANDEMİ SADECE BİR SAĞLIK SORUNU DEĞİLDİR / ALİ İHSAN ÖZDOĞAN YAZDI
  • 4 Mayıs 2020 23:10

ALİ İHSAN ÖZDOĞAN

 (OSBÜK Yönetim Kurulu Üyesi)

COVID-19 olarak adlandırılan koronavirüs sadece bir sağlık sorunu değildir. Bu virüs sosyal, siyasal, ekonomik, toplumsal, birçok alanda önemli sonuçlar doğurarak toplumun her kesimini etkiledi.

Geçmişte dünyada benzer olaylara rastlanmıştır. Ancak Covid-19, küresel çapta bir yayılma göstermiş ve tüm dünyayı etkisi altına almıştır.

Ülkelerin ekonomik olarak güçlü olması ile bu virüsle mücadele etmeleri arasında bir bağlantı bulunmamaktadır.

Güçlü zayıf demeden tüm ülkeleri etkilemektedir. Tüm ülkeler yıkıcı etkisi yüksek bu virüse karşı çözüm bulmak için yoğun bir şekilde çalışmalar yürütüyorlar.

YENİ NORMALİN NE ZAMAN OLACAĞINI HENÜZ BİLMİYORUZ

Koronavirüs ile birlikte uygulamaya konulan karantina önlemleri, ülkelerin ekonomik faaliyetlerini kesintiye uğrattı ve ekonomik yaşamı, deyim yerindeyse felç etti.

2020’nin ilk çeyreğinde yaşananlar, 1929’da yaşananları hatırlattı.

Gerileme daha hızlı hissedildi.

Yeni normalin ne olacağını henüz bilmiyoruz.

Covid-19, politik, ekonomik ve sosyal aksaklıklarıyla dünyayı sarstı.

Trajik bir şekilde meydana gelen birçok ölümün yanı sıra, pandemi ile birlikte  büyük bir ekonomik ve sosyal yıkım dalgası meydana geldi.

Yapılan araştırmalara göre, 3 aylık bir karantinanın sonucunda ülkelerin GSYİH büyüme oranları tahmin edilmiştir. Çin, -1,9 %, Fransa – 6,6%, Almanya -7,4%, Yunanistan -8,6%, İtalya -8,4%, Türkiye -5,4 %, Bileşik Krallık -6,8%, ABD -5,0 % olarak öngörülmüştür.

Bu tabloya göre Türkiye diğer ülkelere göre avantajlı görünmektedir.

Ancak karantina süresinin 3 aydan daha fazla sürmesi durumunda (4,5 ay esas alındığında) ülkelerin GSYİH büyüme oranlarına etkisi ise şöyle tahmin edilmiştir.

Çin, -5,8%, Fransa – 10,6%, Almanya -11,9%, Yunanistan -13,8%, İtalya -12,9%, Türkiye -9,6 %, Bileşik Krallık -11,0%, ABD -8,5 % olarak öngörülmüştür.

Bu tabloya göre Türkiye diğer ülkelere göre avantajlı görünmektedir.

Yani çok kısa sürelerin bile GSYİH üzerinde oldukça yüksek bir negatif etkisi vardır.

BU SEFER FARKLI

Covid 19 ile birlikte etkisini gösteren ekonomik krizi daha önce meydana gelen krizlerle kıyaslamak mümkün değildir. 2008 mali krizi büyük bir krizdir. Ancak yine de çok büyük farklılıklar vardır.

Küresel bir salgının gölgesinde büyüyen bir ekonomik sarsıntıdan bahsediyoruz. Bu yönü ile diğer krizlerden farklılaşmaktadır. Ekonomik krizler genel olarak düşük ve orta gelirli ülkeleri etkilemektedir. Ancak Covid-19 ile meydana gelen durum gelir ve gelişmişlik düzeyi fark etmeksizin tüm ülkeleri etkilemektedir.

Dünya çok daha entegre olduğu için domino etkisi hissetme oranı daha yüksektir ve tüm ülkeler tarafından yüksek derecede hissedilmektedir. Eş zamanlı olarak arz ve talebi olumsuz etkilediğinden, tedarik zincirini bozmaktadır.

BELİRSİZLİK YAŞAMIN BİR GERÇEĞİDİR

Dünya bu tür bir salgına hazırlıksız yakalandı. Covid-19, hükümetleri, sivil toplumu, piyasaları, sağlık ve eğitim başta olmak üzere yaşamın tüm alanlarını derinden etkiledi. Bunun öngörülmesi neredeyse imkansızdı.

Covid-19 Çin’de başladığında, birçok ülke bunun lokal kalacağını, kendi ülkelerine yayılacağını hayal bile etmiyordu. Ancak sonuç kimsenin tahmin edemeyeceği kadar dramatik oldu. Ve salgın tüm dünyayı etkisi altına aldı. Bugünden sonra da ne olacağını çok iyi bilemiyoruz. Dolayısıyla belirsizlik ortamında yaşamı sürdürmeyi öğrenmeliyiz. Belirsizliklerle mücadeleyi önemli bir özellik olarak öne çıkarmalıyız.

VERİLER NEYİ GÖSTERİYOR

Yapılan araştırmalar hizmet sektörünün çok fazla etkilendiğini göstermektedir. Turizm, havayolları şirketleri, kafeler, lokantalar, eğlence merkezleri, AVM’ler gibi hizmet sektörünün diğer tüm alanları birinci derecede olumsuz etkilenmiştir.

Kara hava ve deniz ulaşımının durdurulmasıyla küresel ticaret kesintiye uğramıştır. ABD Tedarik Yönetimi Enstitüsü’ne göre, şirketlerin% 75’i tedarik zincirlerinde aksamalar olduğunu ifade etmişlerdir. Birçok ABD şirketi için teslim süreleri iki katına çıktı. Tüm bunlar, ürünleri dünya çapında taşımak için hava ve deniz taşımacılığı seçeneklerinin yetersizliği ile daha da artmaktadır.

Tedarik zincirlerindeki aksama, imalat şirketlerinin maliyetini artırmıştır. 2020’de küresel ticaretin dünyanın her bölgesinde düşmesi ve tüm sektörleri etkilemesi bekleniyor. Bu durum yalnızca güçlü ihracatçı ülkeler için değil, ithalat yapan ülkeler içinde geçerlidir. Özellikle hammaddeye bağımlı ülkeleri daha fazla etkileyecektir. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), küresel ticaretin bu yıl korona virüs pandemisi nedeniyle % 32’ye kadar düşmesini beklediğini ifade etmiştir. Bu oldukça yüksek bir orandır.

BİZ NE YAPMALIYIZ?

Bilindiği üzere hükümetimiz ve diğer tüm kurumlarımız pandemi ile ilgili yoğun bir çalışma içerisindeler. Süreç hükümetin aldığı kararlar ile makro düzeyde yönetilirken, illerde de “Pandemi Kurulları” vasıtasıyla salgınla mücadele devam etmektedir. Yine hükümetin iş ve ekonomi yaşamına ilişkin aldığı önlemler var ve bunlar adım adım uygulanmaktadır.

Bizlerde bu süreçlerde bazı adımlar atmalıyız. Bu büyük ve bütüncül bir mücadeledir. Ülkemiz için, geleceğimiz için, dünya için çalışmalıyız ve alternatifler üretmeliyiz. Üniversitemiz bu konuda bazı araştırmalar, çalışmalar yapabilir.

Diyarbakır ekonomisinin pandemiden etkilenme derecesi ve sonuçlarını ortaya çıkarabilir. Bunun gibi Diyarbakır bazı STK’lar bir araya gelerek, Pandemi Sonrası Diyarbakır Ekonomisi ve Gelecek Projeksiyonu çalışmaları yürütebilir, eylem planlarını tasarlayabiliriz. Beklemek fırtınaya razı olmaktır. Beklemeden mümkün olabilecek tüm alternatifleri değerlendirip, harekete geçmemiz gerekir.

Diyarbakır olarak potansiyelimizi tekrar gözden geçirmeliyiz. Ülkemiz başta olmak üzere, diğer ülkelerin ihtiyaç duyabileceği üretim alanlarını canlandırabiliriz. Tarımsal faaliyetler bu anlamda büyük önem arz ediyor.

Son olarak bizler için, ülkemiz için çok önemli olan işletmelerimizi korumalıyız. Kriz ve risk yönetimi konularında kendimizi güncellemeli ve güçlendirmeliyiz. İşletmelerimizde risklere karşı dayanıklılık ve değişimi esas almalıyız. Dijital dönüşümü yakından izlemeli ve işletmelerimize adapte etmeliyiz. Yeni çalışma modellerini mercek altına almalı ve uygulamaktan geri kalmamalıyız.