Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

ANALİZ | Dünyanın gündemini “adil refah dağılımı” belirleyecek

HABER/ABORİ Küresel ekonomide yılın son çeyreğine yine küresel ticarete ilişkin belirsizlikler damga vurdu. Yavaşlamanın üretim ve istihdam gibi temel göstergeler üzerindeki etkileri hissedilmeye başlandı. Buna karşılık merkez bankalarının büyümeyi destekleyici politikalarının en azından 2020 için olası bir küresel resesyonu önlemiş olabileceği görülüyor. 2020’da dünya ekonomisi için en büyük risk ve beklenti ABD seçimleri olacak gibi […]

ANALİZ |  Dünyanın gündemini “adil refah dağılımı” belirleyecek
  • 5 Ocak 2020 23:29

HABER/ABORİ

Küresel ekonomide yılın son çeyreğine yine küresel ticarete ilişkin belirsizlikler damga vurdu. Yavaşlamanın üretim ve istihdam gibi temel göstergeler üzerindeki etkileri hissedilmeye başlandı. Buna karşılık merkez bankalarının büyümeyi destekleyici politikalarının en azından 2020 için olası bir küresel resesyonu önlemiş olabileceği görülüyor.
2020’da dünya ekonomisi için en büyük risk ve beklenti ABD seçimleri olacak gibi görünüyor. Tabii Brexit ile ilgili beklentiler ve bu sürecin evrileceği nokta da dünya ekonomi çevreleri açısından yakından takip edilecek gelişmeler olacak. ABD-Çin ticaret savaşında, özellikle ABD iş dünyasında artan endişeler ve yaklaşan 2020 seçimleri nedeniyle Trump’ın tutumunu yumuşatması müzakere masasının yeniden kurulmasını sağlaması olumlu bir gelişme olarak algılanıyor. Kasım ayının sonlarına kadar ılımlı açıklamalarla piyasaları hareketlendiren bu gündemde, özellikle Hong Kong gelişmeleri ve tarafların çelişkili açıklamaları nedeniyle iyimserlik inişli çıkışlı seyrediyor. Mevcut tablo umutları tamamen tüketmese de, kısmi bir anlaşmanın dahi 2020’ye sarkabileceğini ve iki büyük ekonomi arasındaki ticaret savaşının önümüzdeki dönemde de küresel ekonomiyi etkileyeceğini gösteriyor.
Yıl sonlarına doğru Fed’in faiz indirimlerine ara vererek “bekle-gör” duruşuna geçmesi ve küresel resesyon endişelerinin azalması bundan sonraki süreçte para politikalarına ilişkin sözlü yönlendirmelerin daha fazla takip edileceği anlamına geliyor. Yine özellikle Euro Bölgesi’nde hafif kıpırdanma belirtilerine rağmen büyümenin ve enflasyonun zayıf seyri, para politikalarının kamu maliyesi önlemleriyle desteklenmesi konusundaki tartışmaları canlı tutacak gibi görünüyor.
Çin’in artan ticaret baskısı altında sağladığı kredi genişlemesi ve parasal teşvikler, bir yandan ekonomik aktiviteyi desteklerken diğer yandan özellikle konut sektörü ve borçlanma konusunda endişelerin artmasına sebep olabilir.
Petrol ve emtia piyasasında gözlenen kısmi hareketlilik, küresel belirsizlikler nedeniyle henüz keskin bir toparlanma eğilimine dönüşmekten uzak görünüyor. Bu durum emtia ihracatçıları açısından büyüme baskısının sürmesine yol açarken, ithalatçı ekonomiler için ise enflasyonist baskıyı sınırlıyor.
Son olarak, dünyanın birçok bölgesinde genel olarak eşitsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, demokrasi eksikliği gibi birçok nedenin tetiklediği toplumsal hareketlenmeler, kapsayıcı ve refah yaratan, sürdürülebilir büyüme sorununu gündemde tutmaya devam edecek. Bu bağlamda hükümetlerin 2020 ile birlikte adil refah dağılımı, vergilendirme ve çevresel sürdürülebilirlik konularda daha fazla kaynak ayırma yönünde baskı hissedeceği söylenebilir.