Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

VAKİT…

VEYSİ POLAT Evde, işyerinde, seyahatte veya kendisiyle baş başa kalmak isterken bir melodi dinlemek ister insan. Kimi sevdiği müziği açar kimi radyo kanalından rast gele çıkan melodiyi dinler. Bazen de seçtiğin müziği tıklarsın youtube kanalından, sevdiğin müzik biter ardından sıralı müzikler çıkar karşına. Klavye başında yine böylesi anlardan biri. Şakiro’nun “Dêran Dêran” klamından çok çok […]

VAKİT…
  • 21 Ağustos 2021 00:36

VEYSİ POLAT

Evde, işyerinde, seyahatte veya kendisiyle baş başa kalmak isterken bir melodi dinlemek ister insan.

Kimi sevdiği müziği açar kimi radyo kanalından rast gele çıkan melodiyi dinler.

Bazen de seçtiğin müziği tıklarsın youtube kanalından, sevdiğin müzik biter ardından sıralı müzikler çıkar karşına.

Klavye başında yine böylesi anlardan biri.

Şakiro’nun “Dêran Dêran” klamından çok çok sonra tok bir ses;

“Umursama, ha dünya gelse üstüne
İçinde büyüyen bir ahın olsun
Elbet bir gün devran döner tersine
Tahammül en büyük silahın olsun

Olsun be, aldırma Yaradan yardır
Sanma ki, zalimin ettiği kardır
Mazlumun ahı, indirir şahı
Her şeyin bir vakti vardır…”

Böyle devam edip gidiyor sözler…

Köşeme konu ararken, bu sözler içeriğe ve başlığa ilham oluyor …

Gündelik yaşamın bir parçası haline gelen koronavirüs pandemisi ve orman yangınları ile son günlerin ana gündemi Taliban ve Afganistan’dan uzak bir konu beliriyor.

VAKİT…

Evet her şeyin bir vakti vardır!..

Bir tohum taneciğinin de bir sperm tanesinin de…

Tohum toprağa girmeden, su ve güneş ile buluşmadan filizlenmez.

Vakti gelmeden de ürün vermez.

Bir sperm hemen bir bebeğe dönüşmez.

Güneşin doğmasının da gecenin karanlığa bürünmesinin de bir vakti var.

İyiliklerin de kötülüklerin de bir vakti var.

Zalimlere bir süre verilmesi Allah’ın takdiri.

Cenab-ı hak zalimi imhal eder ama ihmal etmez.

Verilen süre yanıltmamalı seyredeni.

Hikmeti ilahiyi serin kanlılıkla takip etmek lazım.

Vakti vardır.

O zulmüyle payidar kalacak değildir.

Zülüm payidar olmaz.

Eskiler şunu söyler; küfür kalır kıyamete kadar ama zulüm kalmaz…

Konumuz vakitten açılmışken, Xalê Ahmet’in derviş ve kabadayı hikayesi geliyor aklıma;

Vaktiyle bir derviş berbere gidip,

Vur usturayı berber efendi der.

Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar ve diğer tarafa usturayı vuracakken, mahallenin kabadayısı içeri girer.

Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış tarafına sert bir tokat atarak;

Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım, diye bağırır.

Dövene elsiz, sövene dilsiz olan, halktan gelen her şeyin Hak’tan geldiğine inanan derviş, sabreder.

Fakat kabadayının tıraş esnasında da dili durmaz, sürekli alay eder derviş ile: Kabak aşağı, kabak yukarı.

Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkandan çıkar.

Henüz birkaç metre gitmiştir ki, kontrolden çıkan bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelerek kabadayıyı altına alıp sürükler.

Kabadayı oracıkta feci şekilde can verir.

Berber dervişe bakar, sorar:

Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?

Derviş düşünceli bir şekilde cevap verir:

Vallahi gücenmedim ona.

Hakkımı da helal etmiştim.

Gel gör ki, kabağın da bir sahibi var.

O gücenmiş olmalı!

Ne demiş Yunus Emre;

Olsun be aldırma Yaradan yardır,

Sanma ki zalimin ettiği kârdır

Mazlumun ahı indirir şâhı,

Her şeyin bir vakti vardır.

Saygılarımla