Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

Şehmus Özer’in oğlu olmak ve Amedspor’da oynamanın hayalini kurmak…

VEYSİ POLAT Adı Çetin Özer… Henüz 25 yaşında. Baba mesleğini yeşil sahalarda sürdüren genç ve yetenekli bir futbolcu. Babası gibi 9 numaralı formayı giyiyor, yine babası gibi santrafor. Türkçesi forvet bir oyuncu. Kendisi şu an BAL Ligi’nde mücadele veren Bismil21 Spor’un futbolcusu. Takımın ana sponsoru olan Aryana Perde Dünyası’nın kurucusu, değerli dostum Cahit Akın ile […]

Şehmus Özer’in oğlu olmak ve Amedspor’da oynamanın hayalini kurmak…
  • 23 Haziran 2021 01:56
  • 23 Haziran 2021 02:10

VEYSİ POLAT

Adı Çetin Özer…

Henüz 25 yaşında.

Baba mesleğini yeşil sahalarda sürdüren genç ve yetenekli bir futbolcu.

Babası gibi 9 numaralı formayı giyiyor, yine babası gibi santrafor.

Türkçesi forvet bir oyuncu.

Kendisi şu an BAL Ligi’nde mücadele veren Bismil21 Spor’un futbolcusu.

Takımın ana sponsoru olan Aryana Perde Dünyası’nın kurucusu, değerli dostum Cahit Akın ile tribünde izlerken öğrendim rahmetli Şehmus Özer’in oğlu olduğunu.

Şehmus Özer, eski bir arkadaşımdı.

21 Aralık 2016 tarihinde Elazığ yolunda geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetti.

Doğup büyüdüğü, futbola ilk adımını attığı Ergani’de, karlı ve dolambaçlı bir günde defnetmiştik kendisini.

Mezarlıktaki feryatlar arasında bir oğlu ve bir kızının olduğunu; oğlunun da onun gibi futbolcu olduğunu söylemişlerdi.

Kısmet, yine ortak arkadaşların buluştuğu bir mekanda oldu.

Diyarbakır’ın tarihi Sur İlçesi’ndeki bir kahvaltıda buluşuyoruz Çetin’le…

Elinde babasının uzun saçlı bir fotoğrafı, sağ parmaklarının her birinde de BABAM yazan harfler var.

Sonra Çetin’e sormaya başlıyorum; “Seni tanıyabilir miyiz” diye.

Başlıyor anlatmaya;

“Futbola 12 yaşında başladım. Babama özeniyordum. İlk başlarda babam futbolcu olmama taraftar değildi ama sonradan o da beni desteklemeye başladı. Babama özenerek 12-13 yaşlarında Erganispor altyapısında futbola başladım. O tarihten beri de futbol oynuyorum.”

“Peki ya baban? Bir evlat olarak babanı anlatır mısın?” diyorum:

“Onun çok farklı bir yapısı vardı. İnsanlarla olan ilişkisi, mesleğine olan saygısı, açık yürekliliğiyle, insanlığıyla çok farklı özellikleri olan bir futbolcuydu. İnsanlara olan merhameti ve güler yüzlülüğü ile insanları etkileyen bir tarafı vardı. Onunla samimi olmayan, onu dışarıdan gören bir insan Şehmuz Özer’i sert mizaçlı ve ulaşılmaz biri olarak görebilir ama aslında böyle biri değildi. Herkesle çok iyi anlaşan bir insandı. Onun ardından taraftarlar ve iş arkadaşları, oynadığı diğer kulüplerin taraftarları olsun bize destek olanlar oldu, Allah onlardan razı olsun. Şehmuz Özer’in ne kadar sevildiğini insanlar bize hissettirdi.”

 

 

 

 

 

Sorularım devam ediyor: “Şehmuz Özer’in oğlu olmak nasıl bir duygu?”

O da anlatmaya devam ediyor:

“Ben aslında Çetin Özer olmadım hiçbir zaman. Ben hep Şehmuz Özer’in oğlu olarak bilindim. Bunun sorumluluğu tabii ki çok fazla oluyor böyle olunca. Futbola ilk başladığında da böyleydi. Şehmuz Özer’in oğlu olduğunda haliyle beklentiler de yüksek oluyor. O beklentinin olduğunu bilmek aslında daha çok stresli olmana sebep oluyor. Kendini istediğin gibi anlatamama bunlar bazen dezavantajlı gibi görünebilir ama Şehmuz Özer’in oğlu olmak büyük bir sorumluluk almak demek. Bu sorumluluğu yerine getirip getirmediğim tartışılır ama elimden geleni yapmaya çalışıyorum.”

Çetin’e hayalini, gelecekte nerede olmak istediğini soruyorum sonra.

Gözleri dalıyor, bedenine nakşettiği babasına parmaklarıyla usulca dokunarak devam ediyor anlatmaya:

“Rahmetli babamın oynadığı Amedspor’da oynamak isterim. Daha doğrusu babamın oynadığı tüm büyük takımlarda oynamak istiyorum. Ama illa şurada oynayayım diye kesin bir şey söyleyemem. Çünkü onun da sorumluluğunu almak zorunda kaldığım için sonuçta babamın oynadığı son kulüp Amedspor ve benim orada bir gün oynamam hem farklı bir sorumluluk hem de benim için bambaşka bir duygu olur. Amedspor’da oynamak bu topraklarda yaşayan her gencin hayali, her futbolcunun hayali. Amedspor, bu topraklara hitap eden bir futbol takımı olduğu için ben de burada oynamayı seve seve isterim. Amedspor insanların gönlünde taht kuran bir takım. Ayrıca Özer ailesi için de manevi olarak çok önemli ve büyük bir kulüp Amedspor. Büyük kulüplerde oynamak için kendimi geliştirmeye çalışıyorum.”

Çetin’in duygu dolu hikayesinden sonra size biraz da Şehmus Özer’den bahsetmek istiyorum.

İstanbul’dan memleketim Diyarbakır’a temelli dönüş tarihine denk gelir Şehmus ile tanışıklığımız.

Yıl 2015.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor isminden Amedspor’a geçişin hemen sonrası.

Futbola olan merakımdan takımdaki birçok ismi yakinen tanıyorum.

İyi çocuklar, kaliteli futbolcular.

Başarılı olacaklarından eminim.

Öyle ki dönemin kulüp başkanından randevu alıp, kulübün yolunu tutuyorum.

Başkanla görüşme sonrası takımı sırtlayan üç cengaver karşımda…

Abdullah Çetin, Yusuf Yağmur ve Şehmuz Özer.

Yıl 2015… Bu adamların Galatasaray, Bursa, Başakşehir, Fenerbahçe gibi takımlara kök söktüreceklerden bihaber, bir ekonomi dergisine (Abori) bu yetenekleri dosya konusu yapıyorum.

O dönem tribünlerde maç oynanırken henüz 50-100 kişi ya var ya yok.

Sonra o cevherler ortaya çıktı, bugün milyonların sevgisini kazanan bir Amedspor’a, dünya takımına dönüştü.

Takımın pik yaptığı süreçte elim bir trafik kazasında büyük kaptan Şehmus’u kaybettik.

36 yaşında hayata veda eden Şehmus, Erganispor’da başladığı 19 yıllık profesyonel futbol yaşamında Malatyaspor, Karşıyaka, Altay, Mersin İdman Yurdu ve Akhisar Belediyespor formalarını da terletti.

4 kez gol kralı oldu.

Türkiye’de 100 gol barajını aşan golcüler arasına girerek, 167 gole imza attı.

Futbol kariyerine Süper Lig, TFF 1. Lig, 2. Lig ve 3. Lig’i sığdırdı.

4 ligde 12 takımda oynayıp 507 resmi maça çıkarak birçok futbolcuya nasip olmayan bir istikrar elde etti.

Bir röportajında “Maradona hayranlığı bana futbolu sevdirdi” diyordu Şehmus.

O yeşil sahalarda memleketinin gururu oldu.

Yetmedi, kardeşleri Sadettin, Cihan, Zülküf, Nezir ve Oktay onun izinden gitti.

Vefatından sonra oğlu Çetin de…

Şehmus Özer daha önce verdiği bir röportajda kardeşi Zülküf ile yaşadığı ilginç bir anıyı şöyle paylaşmıştı:

“Biz şampiyonluk, Adanaspor ise ilk 6 için mücadele ediyordu. Daha maçın başlarında kaleci Tolga’yı geçerken düşürüldüm ve penaltı kazandık. Kaleci Tolga kırmızı görence, oyuna yedek kaleci olan kardeşim Zülküf girdi. Takımın penaltıcısı benim. Normal şartlarda benim kullanmam gerekiyordu. Birimiz sevinecek, birimiz ise üzülecektik. Kardeşime gol atarsam hocaları ve taraftarlar ‘Bak, topa atlamadı, ağabeyine bıraktı’ diyeceklerdi. Atamasam bu kez ‘Kardeşine gol atmadı’ diyeceklerdi. Çok zor bir duyguydu. Ben de penaltı atmaktan vazgeçtim. Başka bir arkadaşım atınca öne geçtik.”

Örnek, beyefendi, saygın bir kişiliği vardı Şehmus’un.

Maçlarda kolay kolay sinirlenmezdi.

Öyle ki son deplasman maçlarında yaşadıkları olumsuzluklar için Şehmus Özer şu anlamlı sözleri sarf etmişti:

“Bu ülkede yaşıyoruz. Biz buraya gelen takımlara iyi davranacağız, onlara çiçek vereceğiz, onlara hiçbir şekilde kötü davranmayacağız. Bizim gittiğimiz yerlerde ise onlar bize kötü davransın. Ama onlar iyi olsun ve yine biz kötü olalım. Ne yapalım?”

Anısı önünde saygıyla eğiliyorum.