Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

Mezopotamya’nın ilk baraj kenti: DARA

Haber Aborî Güneydoğu’da Hasankeyf’ten sonra ilgi gören ikinci antik kent olan ve Mezopotamya’da ilk barajın kurulduğu yer olarak bilinen Dara, kayalara oyulmuş evleri ile görenleri büyülüyor. Çoğu insanın bilmediği antik kent Dara, Mardin’in güneydoğusunda, Mardin-Nusaybin karayolu üzerinde bulunuyor. Kuruluş tarihi net olarak kesinlik kazanmasa da arkeolojik kaynaklar bu antik kentin Pers Kralı Darius tarafından M.Ö. 530-57 […]

Mezopotamya’nın ilk baraj kenti: DARA
Mezopotamya’nın ilk baraj kenti: DARA
Abori Editör
  • 23 Mart 2019 00:33

Haber Aborî

Güneydoğu’da Hasankeyf’ten sonra ilgi gören ikinci antik kent olan ve Mezopotamya’da ilk barajın kurulduğu yer olarak bilinen Dara, kayalara oyulmuş evleri ile görenleri büyülüyor. Çoğu insanın bilmediği antik kent Dara, Mardin’in güneydoğusunda, Mardin-Nusaybin karayolu üzerinde bulunuyor. Kuruluş tarihi net olarak kesinlik kazanmasa da arkeolojik kaynaklar bu antik kentin Pers Kralı Darius tarafından M.Ö. 530-57 yıllarında kurulduğunu gösteriyor.

Dara’daki yapılarda su kanalları, sarnıçlar, zindan, yerleşim alanı olarak taşlara oyulmuş evler ve mezarlar dikkat çekiyor. Kayalara oyulmuş evler, mezarlıklardan 3-4 kilometre uzaklıktaki su kanaları ve mahpuslar için yapılmış zindan, kentin geçmişte ne kadar geniş bir alanı kapsadığını gösteriyor.

Bu tarihi kenti ortaya çıkaran kazılar 1986’da başlasa da kentin tümü henüz açığa çıkmamış. Kazılarda Pers ve Babil krallıklarına ait çok sayıda tarihi mezar gün yüzüne çıkartıldı. Eldeki verilere göre Dara, 8-10 kilometrelik alanı kapsıyor. Güney ve kuzeye açılan iki kapısı bulunan Dara’nın kalesi ise kentin kuzeyinde ve 50 metre yüksekliğindeki tepenin üstüne kurulmuş. Kent içerisinde zindan, depolar, kilise, saray, çarşı, tophane ve su bendi bulunuyor.

İnançlar taşlara kazınmış

 

Dara’nın girişinde kayalıklara oyulmuş mağara evleri bulunuyor. Evlerin kapılarındaki kimi semboller de tarihe direnerek günümüze ulaşmış. Evlerin kapılarında Hıristiyanlığın sembolü haç ve Meryem ana figürü dikkat çekiyor. Geniş bir alanda sıra sıra oyulmuş evlerin görüntüsü insanı büyülüyor. Kentin ortasında gösterişli kral mezarının yanı sıra evlerin kapılarında bulunan mezarların gösterişsiz olması kentte yaşayan insanlar arasındaki hiyerarşinin göstergesi adeta.

Kentin büyüleyen diğer bir yapısı ise kuzeyinden, güneye doğru inen kayalar oyularak yapılan su bendi. Günümüze kadar da bentten su akıyor. Kentin en ilginç yapılarından biri olan 40 metre derinlikteki zindanın inşası ise insanı dehşete düşürüyor. Kentte bulunan kalıntı ve su sarnıçlarına bakıldığında kentin 100 binin üzerinde bir nüfusa sahip olduğu tahmin ediliyor.

İkinci önemli sınır kenti

 

Büyük İskender ve Dara’nın savaşına sahne olan kentin, bazı kaynaklarda bir savunma kenti olarak inşa edildiği de ifade ediliyor. Dara, tarih boyunca Nusaybin’den sonra ikinci önemli sınır kent olarak kabul ediliyor. Tarihi kaynaklara göre İpek Yolu, kentin içinden geçiyordu. Kentin kimi parçaları şuanda var olan köyün kurulmasında kullanılmış. Kazı çalışmalarına ışık tutacak, şemsiye motifli mozaik ile hayvan figürleri bulundu.

Dara her ne kadar bölgede Hasankeyf´ten sonra ilgi gören tarihi bir mekan olsa da içindeki yapı ve özellikle su kanallarıyla Hasankeyf’i aşan mimari görkemliliği bulunuyor.