Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

Kürt iş adamı Hamdi Ulukaya’nın parmak ısırtan yaşam hikayesi (ÖZEL)

Haber ERGÜLEN TOPRAK / NEW YORK Chobani yoğurt markasını kısa sürede sıfırdan zirveye taşıyarak son yıllarda adından sıkça söz ettiren Kürt iş adamı Hamdi Ulukaya, Amerika’da hakkında en çok konuşulan ve bir o kadar da merak edilen girişimcilerin başında geliyor. Ulukaya, son olarak iş dünyasının Nobel’i olarak görülen Oslo Business for Peace ödülünün sahibi oldu. […]

Kürt iş adamı Hamdi Ulukaya’nın parmak ısırtan yaşam hikayesi (ÖZEL)
  • 18 Mayıs 2019 22:22
  • 18 Mayıs 2019 22:27

Haber ERGÜLEN TOPRAK / NEW YORK

Chobani yoğurt markasını kısa sürede sıfırdan zirveye taşıyarak son yıllarda adından sıkça söz ettiren Kürt iş adamı Hamdi Ulukaya, Amerika’da hakkında en çok konuşulan ve bir o kadar da merak edilen girişimcilerin başında geliyor. Ulukaya, son olarak iş dünyasının Nobel’i olarak görülen Oslo Business for Peace ödülünün sahibi oldu.

Yaptığı her açıklama ve başlattığı her proje ile haftalarca medyada ve sosyal medyada gündem olan Chobani Firması’nın sahibi Hamdi Ulukaya, yaptığı bağışlarla “toplumsal yarar gözeten iyi kalpli marka” algısı yaratırken, başlattığı projelerle de “yenilikçi marka” imajı yaratarak Amerikalı tüketicinin kabinde milyarder bir iş adamı olmanın ötesinde aynı zamanda sosyal sorumluluk projeleri ile taht kurmayı başardı.

İngilizce öğrenmek amacıyla 1994 yılında geldiği New York’ta bir gün dünyanın en çok konuştuğu isimlerden biri olacağı söylense her halde buna en son inanan kişi kendisi olurdu. New York’un büyülü atmosferi ve her an sıradan hayatları zirveye taşıyacak potansiyelinin farkına vardığında, herkes gibi Hamdi Ulukaya da daha önce hiç kuramayacağı hayallerin peşine düşmeye başladı: Bir iş kurup çok hızlı bir şekilde büyük paralar kazanmak!

Chobani Şirketi’nin sahibi Erzincanlı Kürt iş adamı Hamdi Ulukaya da sıfırdan zirveye yolculuğunu yalnızca New York’ta başarabilirdi.

Yoksul toplumlar büyük kahramanlar çıkartmayı sever. New York da yoksulların en çok olduğu şehirlerin başında gelmesine rağmen, hala yoksul ülkelerden en çok göç alan şehirlerden biri. Her yıl on binlerce kişi hayallerinin peşinde gitmek ve kendi hayatlarının kahramanı olmak için New York’a geliyor. Bazılarının hayali daha iyi bir eğitim ve kariyer imkânı, bazılarının daha iyi bir yaşam ve yeteneklerini geliştireceği bir ortam, bazılarınınki de daha özgürce kendini ifade edeceği ve fırsatları değerlendireceği koşullar…

New York’u, New York yapan yegâne şey zaten bir fırsatlar şehri olması. Öyle bir şehir düşünün ki dibe vurup evsiz kalan, dilencilik yapan, hapse girenlerin hayatları bile sihirli bir değnek değmiş gibi bir anda değişebiliyor, kısa bir süre önce New York’ta 10’uncu dükkanını açan Silvanlı Pizzacı Hakkı Akdeniz’in de yaşadıkları gibi.

Erzindan’dan dil öğrenmeye gitti

Chobani Şirketi’nin sahibi Erzincanlı Kürt iş adamı Hamdi Ulukaya da sıfırdan zirveye yolculuğunu yalnızca New York’ta başarabilirdi. New York’ta hayat o kadar hızlı akıyor ki, 24 saate birçok yaşamı sığdırmak mümkün, yıllara bir hayatı sığdırmak da bir o kadar zor. Hamdi Ulukaya da yıllarca çok çalıştı, büyük zorluklarla karşılaştı, önemli deneyimler elde etti ancak istediği noktaya gelmesi pek kolay olmadı. Ta ki bir gün aniden parlak bir fikirle ortaya çıkana kadar. Gerisini zaten her gün medyadan takip ediyorsunuz…

Ulukaya belki de hayatta her şeyini o “parlak fikir”e borçlu. Yani parlak olduğu kadar da basit ve gündelik hayatta herkese ve her cebe hitap eden bir ürün olan meyveli yoğurt fikrine. Hiç kuşkusuz, Hamdi Ulukaya aynı başarıyı belki organik çorba, tahinli pekmez, fındık ezmesi gibi ilk etapta basit gelen bir fikirle de yakalayabilirdi. Önemli olan bir ihtiyaca cevap veren, her gün tüketilebilen ve yeniden satın alınabilen, fiyatı ucuz, lezzetli ve “sağlığa yararlı” algısının öne çıkabileceği, zengin-fakir demeden milyonlara hitan eden basit ve hızlı bir şekilde tüketilebilir bir ürün olmasıydı. Geriye sadece “sosyal yarar” ve “iyi kalpli marka” algısının yaratılması kalmıştı ki, Ulukaya son yıllarda mültecilere verdiği destek, çalışanlara verdiği hisseler, sosyal haklar ve özellikle Kobani olayları döneminde yaptığı bağışlarla medyada ve sosyal medyada yarattığı imaj sayesinde bunu fazlasıyla başardı.

Ulukaya’nın yoğurttan önceki ilk deneyimi ismi “Euphrates” yani “Fırat” olan ve hala devam eden peynircilik işiydi. Ulukaya, peynir işine girme fikrini New York’a kendisini ziyarete gelen babasından aldı. Önce bu fikri hafife alır, ancak daha sonra ciddiye almaya karar verir ve böylece Chobani yolculuğu da başlamış olur. Elbette kolay bir yolculuk olmaz Ulukaya için. Pek çok kez her şey bitme noktasına gelse de vazgeçme lüksü yoktur. Sonuç; Ulukaya 2005’te aldığı yoğurt fabrikasında iki yıllık hazırlıktan sonra 2008’de satışlara başlar ve ilk yılki geliri 20 milyon dolar olur. Takip eden dört yılda ise yıllık cirosu 75 milyon, 250 milyon, 625 milyon ve 1 milyar doları bulur. Forbes dergisine göre Ulukaya’nın kişisel serveti 1,92 milyar dolar.

Filmlere taş çıkartan bir yaşam hikayesi

Aslında Ulukaya’nın 90’larda ve 2000’lerde Amerika’da yaşadıkları tanıdık bir hikâye. 1970’lerde taşı toprağı altın diye İstanbul’a veya Almanya’ya gidip inşaat işçiliği veya fabrikalarda çalışarak zirveye çıkanlarını hayatlarını anlatan Yeşilçam filmleri gibi. Bu filmlerle büyüyen kuşağın bir temsilcisi olarak Ulukaya’nın bu hikayelerden ne kadar etkilendiğini tahmin etmek zor değil.

Mecburi bir göç, büyük şehirlerde zar zor koşullara rağmen vazgeçme lüksünün olmaması ve bir anda çıkan fırsatların değerlendirilmesiyle hızla elde edilen bir servet ve kahramanın kazandığı serveti ihtiyaç sahipleriyle paylaşmasıyla milyonların gözünde bir kahramana dönüşmesi kadar gerçek bir hikâyeden bahsediyoruz aslında Hamdi Ulukaya’nın hayatını anlatırken.

Son yıllarda bağışlarıyla sık sık gündeme gelen Ulukaya’ya o kadar çok talep gider ki, taleplerin çoğuna yanıt dahi veremez hale gelir. Bunun üzerine Ulukaya bir Çin atasözünde de söylendiği gibi “Balık vermeyi değil, balık tutmayı öğretmek” için yardım kampanyalarına bir de “parlak fikirleri destekleme programı”nı ekledi.

 

En etkili 100 kişi arasında  yer aldı

TIME dergisi tarafından hazırlanan “2017’nin En Etkili 100 Kişisi” listesine girmeyi başaran Ulukaya’nın CEO’su olduğu Chobani yoğurt markası da kısa bir süre önce Fast Company tarafından “en yenilikçi şirketler” arasında gösterildi. Ulukaya Amerika’da birçok kez “yılın iş girişimcisi / iş adamı” seçilirken, Obama döneminde Beyaz Saray’da “Global Girişimcilik” komitesinde yer almıştı. Ulukaya, BM’de de birçok kez konuşmalar yaptı.

 

Sosyal ve çevresel etki yaratmayı kendilerine amaç edinmiş liderlere verilen Oslo Business For Peace ödülü, Business for Peace Vakfı tarafından bu yıl onuncu kez verildi. Ulukaya, son olarak iş dünyasının Nobel’i olarak görülen Oslo Business for Peace ödülünün sahibi oldu.

İş dünyasının Nobel’i ödülünü de aldı

Ulukaya, son olarak iş dünyasının Nobel’i olarak görülen Oslo Business for Peace ödülünün sahibi oldu. Sosyal ve çevresel etki yaratmayı kendilerine amaç edinmiş liderlere verilen Oslo Business For Peace ödülü, Business for Peace Vakfı tarafından bu yıl onuncu kez verildi.

Ödülü daha önce kazananlar arasında Tesla ve SpaceX CEO’su Elon Musk, Virgin CEO’su Richard Branson ve Unilever CEO’su Paul Polman gibi isimler yer alıyor.

Chobani’nin kurucusu ve CEO’su Hamdi Ulukaya ile birlikte bu yıl ödülü kazanan diğer iki isim ise, Dubai merkezli CTG-Committed To Good CEO’su İngiliz Alice Laugher ve Kamerun merkezli GiftedMom’un kurucu ortağı Dr. Agbor Ashumanyi Ako oldu.

Ulukaya, bu ödüle layık görülmekten dolayı onur duyduğunu belirterek, “Ödülü Chobani’de çalışan tüm kardeşlerim adına gururla kabul ediyorum. Şirketlerin sadece kâra değil, insana odaklandığı bu yeni iş yapma biçimi ve dünyayı daha güzel bir yer kılma çabasının, her modern şirketin kalbinde yatması gerektiğine inanıyorum. CEO’lar olarak bizim daha fazlasına ihtiyacımız yok, daha fazlasını yapmaya ihtiyacımız var” dedi.

Bir şirketin kârlılığını daha fazla artıran şeyin içinde bulunduğu topluma hak ettiği değeri vermesi olduğunu vurgulayan Ulukaya, “İş dünyasında insanı merkeze koyarak rekabet etmek ve başarılı olmak mümkün. Bunu yapabilen şirketler dağları yerinden oynatabilecek güce sahip” diye konuştu.