Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

EMO’dan “Ilısu” tepkisi: Tarihimizden ve doğamızdan elinizi çekin!

HABER/ABORİ Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu, 12 bin yıllık tarihi geçmişi bulunan Hasankeyf’i sulara gömen Ilısu Barajı’nın ilk ünitesinin hizmete açılması nedeniyle yazılı açıklama yaptı. Tarihin sulara gömülmesine tepki gösterilen açıklamada, şöyle denildi: “12 bin yıldan bu yana birçok medeniyete ev sahipliği yapan, dünya halkalarının mirası olan tarihi Hasankeyf’in büyük bölümü ile […]

EMO’dan “Ilısu” tepkisi: Tarihimizden ve doğamızdan elinizi çekin!
  • 20 Mayıs 2020 13:36
  • 20 Mayıs 2020 13:39

HABER/ABORİ

Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu, 12 bin yıllık tarihi geçmişi bulunan Hasankeyf’i sulara gömen Ilısu Barajı’nın ilk ünitesinin hizmete açılması nedeniyle yazılı açıklama yaptı. Tarihin sulara gömülmesine tepki gösterilen açıklamada, şöyle denildi:

“12 bin yıldan bu yana birçok medeniyete ev sahipliği yapan, dünya halkalarının mirası olan tarihi Hasankeyf’in büyük bölümü ile çok sayıda köy ve yerleşim yeri artık sular altında… Siyasal iktidar, uygarlıklar tarihinden asla silinmeyecek bir utanç belgesine imza atarak, tarihi ve çevreyi katleden Ilısu Barajı’nın ilk ünitesini 19 Mayıs 2020 tarihinde törenle (!) hizmete açtı.
Mardin ve Şırnak il sınırlarında Dicle Nehri üzerinde bulunan ve tam kapasite ile çalışması halinde 1200 MW kurulu gücünde olacak olan Ilısu Barajı, hem bölge halkının, hem de Türkiye ve dünya kamuoyunun tepkisi, uzmanların karşı görüşü ve tüm protestolara rağmen faaliyete geçirilmiştir.
Hasankeyf’in yanı sıra daha bilimsel kazıları bile yapılmayan çok sayıda arkeolojik alan, çeşitli endemik bitki ve hayvan türü ile verimli tarım arazilerini barındıran Dicle havzasının sular altında kalmasına neden olan Ilısu Barajı, yöre halkını da yerinden etmiştir.
Hasankeyf’teki bazı anıt eserler taşınmış olsa da, tarihi eserlerin bulundukları yerde korunması ve sergilenmesinin önemi ve birkaç eserle yeni bir Hasankeyf inşa edilemeyeceği gerçeği, tarihi dokunun bozulmadığı iddialarını yalanlamaktadır.
Ülkemizin 2020 Nisan sonu itibariyle 91 bin 565MW olan kurulu gücü içinde hidrolik enerji 28 bin 503 MW ile yüzde 31 paya sahiptir. Geçen yıl elektrik tüketimi 303,7 TWh olurken, en yüksek puant talebi 26 Ağustos 2019 itibarıyla 45 bin 324 MW olarak gerçekleşmiştir. Yani 2020 Nisan sonu itibariyle elektrikte ihtiyacımızın iki katından fazla kurulu güce ulaşılmıştır. Oysa“yedek elektrik kaynağı”olarak nitelenen bu gücün yüzde 20-25 civarında olması yeterlidir.
Gerçekçilikten uzak enerji projeksiyonları ile yıllardır yapılan yatırımlar sonucu bugün enerjide arz fazlası oluşmuştur. Kamu kaynakları, ihtiyaç duyulmayacak ya da yarı kapasite ile çalışacak termik ya da hidroelektrik santrallar için seferber edilmiş, üstelik alım garantileri verilerek, sermaye çevrelerine yeni kazanç kapıları açılmıştır.
Ilısu Barajı’nın tamamı devreye alınsa bile Türkiye’nin enerji kurulu gücüne katkısı yaklaşık yüzde 1.3 olacaktır. Kurulu gücümüz ihtiyacı fazlasıyla karşılarken, daha fazla elektrik üretmek adına binlerce yıllık tarih ve çevre gözardı edilerek Ilısu Barajı’nın hizmete sokulmasının açıklanabilir hiçbir yanı yoktur. İnsanlığın ortak mirası olan Hasankeyf, küresel kapitalizm ve neoliberal enerji politikalarına kurban edilmiştir. Siyasal iktidar, binlerce yıllık Anadolu uygarlıklarının bizlere bıraktığı mirası yok ederek, 18 yıllık icraat bilançosuna kara bir sayfa daha eklemiştir.
Üstelik açılış, Koronavirüs salgını ile mücadele sürecinde ve sokağa çıkma yasağının uygulandığı bir dönemde gerçekleştirilerek, demokratik tepki mekanizmalarının kullanılması da engellenmiştir.
Ayrıca, Mardin’de tarihi alana yapılmak istenen RES (Rüzgar Enerji Santrali) ile Danıştay’ın kararına rağmen Van’da, Kürtlerin toplumsal hafızası açısında önemli bir yer tutan ve doğayı tahrip edecek, Zilan Deresi üzerine yapılmak istenen HES (Hidro Elektrik Santrali) iktidarın tarih ve doğaya bakışını bir kez daha ortaya koymuştur.
Elektrik enerjisi ihtiyacı açısından “mecburi” olmayan ve yaşanan kayıplara rağmen hala geç olmadığını belirterek Hasankeyf’te yapılan yanlıştan biran önce dönülmesini, Van Zilan Deresi ve Mardin’de yapılmak istenen, tarih ve doğayı yok edecek projelerin de derhal durdurulmasını istiyoruz.”