Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

ÇARE SİZİN ELİNİZDE | MAHMUT BOZARSLAN YAZDI

MAHMUT BOZARSLAN (Serbest Gazeteci) Bu söz son zamanlarda Covid-19 ile mücadele için kullanılan bir slogandı. Ama benim yazacaklarım, salgın vesilesiyle gündeme gelen bir konu olsa da, uyarı mahiyetinde değil. Bu zor günleri en az hasarla nasıl atlatacağız? Gelin biraz buna kafa yoralım. Hali vakti yerinde bir arkadaşım var. Bir gün bir mağazanın önünden geçerken güzel […]

ÇARE SİZİN ELİNİZDE | MAHMUT BOZARSLAN YAZDI
  • 17 Mayıs 2020 15:11

MAHMUT BOZARSLAN

(Serbest Gazeteci)

Bu söz son zamanlarda Covid-19 ile mücadele için kullanılan bir slogandı. Ama benim yazacaklarım, salgın vesilesiyle gündeme gelen bir konu olsa da, uyarı mahiyetinde değil. Bu zor günleri en az hasarla nasıl atlatacağız?

Gelin biraz buna kafa yoralım.

Hali vakti yerinde bir arkadaşım var. Bir gün bir mağazanın önünden geçerken güzel bir ayakkabı gördük. Ayakkabıyı çok beğendi. Almasını söyledim. “Hayır, bunu almayı henüz hak etmedim” dedi. Şaşırmıştım. Değil ayakkabıyı, mağazayı alabilecek maddi gücü vardı. Soracak samimiyetim olduğu için nedenini sordum. “Kendime bir kural koydum, bir şey almadan önce, o ay yoksullara yeterince yardım yapmış mıyım? Buna bakarım. Eğer yapmamışsam hak etmediğimi düşünür ve almam” yanıtını verdi. Hem şaşırmıştım hem de hoşuma gitmişti.

Kimseye akıl vermek haddimiz değil elbet, memleketin ve bilhassa toplumun ahvali hakkında bir iki kelam edelim diye kaleme kâğıdı aldık elimize. Öyle beylik laflar etmek değil niyetim, fakat memleketin hali hal değil!

Gelin memleketin halini bir yardım kolisi üzerinden tahlil edelim. Geçenlerde bir yardım kampanyası gözüme çarptı. Koliler hazırlanmış, isteyen parasını ödeyip, yoksullara ulaştırabiliyor. İçinde yağ, pirinç, makarna, mercimek, bulgur, un, salça, çay ve şeker var. Bir evin zaruri ihtiyaçları yani. Belki de birçok kişi için manası yok bu paketin. Ama sadece Diyarbakır’da on binlerce kişinin gözü kapıda, bu paketleri bekliyor.

Özellikle de Covid-19 salgınının yaşandığı bu günlerde bu paketlere ihtiyacı olanların sayısı daha da arttı. Eline geçen üç beş kuruşla ailesini geçindirmeye çalışan binlerce kişi bu süreçte işsiz kaldı. Sadece hizmet sektöründe çalışan, bu süreçte işin kaybedenlerin sayısı 100 bini bulmuştur. Bunların büyük bölümünün kayıt dışı çalıştığı gerçeğini de göz ardı etmezsek, tablonun vahameti daha net anlaşılır. Bu kesimlere değişik kanallarla yardımlar yapılıyor.

Yeterli mi?

Değil…

Daha fazlası yapılmalı ama nasıl?

Hükümet kendinden olmayan belediyelere, partilere, kuruluşlara izin vermiyor. Yapmak isteyenler çekiniyor. Kendince haklı gerekçeleri vardır belki.

Peki eli kolu bağlı durmak mı lazım?

Elbette hayır, asla ve kat’a …

İşte yazının başlığına geldik. Çare bizim elimizde. Siyasi kavgaları bir kenara bırakıp dayanışmanın zamanı. Öyle bir paketi ihtiyaç sahibine verirken 40 kişi gidip, fotoğraf çektirip reklam yaparak değil…

Bireysel dayanışma lazım bize. Kurumsal değil, kişisel yardımlaşma lazım bize. Düşünün bu şehirde bir gıda kolisi ile mutlu olabilecek kaç bin insan vardır. Ve o gıda kolisini alabilecek kaç bin insan vardır.

Hepimizin çevresinde, arka mahallesinde, yan sokağında, yakınında, yamacında yardıma muhtaç birileri illa ki vardır. Belki birileri onları fark etmiş belki de etmemiştir.

Neden onlara yardım eli uzatmıyoruz?

Bu şehirde, bölgede ayda 1 paketten, bin pakete kadar yardım dağıtabilecek on binlerce insan var (Sözüm yapanlara değil). Siyaset kavgasının bedelini yoksullar ödemesin!

Mesela bir ay daha az sigara için, daha az dışarıda zaman geçirin, bir pantolon eksik alın ama bir yardım paketini eksiltmeyin o insanların hayatından.

Unutmayın!

Allah sahip olduğunuz varlığı yalnız yiyesiniz diye vermedi size.

Eğer bugünde de işe yaramayacaksa o varlıklar, bankada dijital bir rakamdan, tapu dairesinde ya da trafik tescilde bir kayıttan öteye gitmez.

Aslında bizim bölge yoksulluğa çok yabancı değil. Bugünlerde Türkiye’nin dört yanında yaşansa da, biz yıllardır yaşıyoruz. Bazen azalsa bazen artsa da yıllardır bu yoksulluğun içinde debelenen insanlarımız var. Kalıcı bir çözüm bulmak bizi aşar ama en azından bir bölümünün karnını doyurmak elimizde. İnsanlarımıza biz sahip çıkmayacaksak kim çıkacak?

Bugün değilse ne zaman?

Yazdıklarımı Diyarbakır Kent Dayanışma Ağı adlı bir grubun çalışmasıyla tamamlamak istiyorum. İsimlerinin öne çıkmasını istemedikleri için kim olduklarını söylemeyeceğim.

Zaten çok ta önemli değil.

Ama farz edin, ben, siz, onlar…

Hayırseverlerden topladıkları yardımları ihtiyaç sahiplerine dağıttılar.  Hem de kimse görmeden, kimse duymadan… Hatta bazı ihtiyaç sahipleri bile yüzlerini görmedi. Ben olayın gazetecilik tarafındaydım, haber yapmak için konuştum. Tartışmaya yer bırakmayacak kadar net bir şekilde reddettiler.

Şimdiye kadar bin 600 civarında aileye yardım ulaştırmışlar.

Arkalarında hiçbir siyasi güç organizasyon yok, hiçbir maddi güç yok.

Tamamen gönüllülük ile çalışan bir sistem.

Bunları görünce umutlanıyor insan…

Başa dönecek olursak, çare elimizde…

 

 

 

 

adobe satın al