Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

Üç beş “tık” için memleketin vizesini elinde sananlar…  

VEYSİ POLAT/ABORİ Diyarbakır hep şaşırtır insanı. Millat Önce’ye uzanan geçmişi, günümüze dek bağrında misafir ettiği medeniyetleri say say bitmez. Tarih, soluduğunuz hava gibidir bu kentte. Roma İmparatorluğu’nun doğudaki en iyi korunmuş tek sınır garnizonu Zerzevan Kalesi, Büyük İskender’in 300 bin askeri ile geçiş yaptığı Lice’deki Bırkleyn Mağaraları, Yedi Uyuyanlar’ın Hani’deki Eshab-ı Keyfi, buğdayın toprakla ilk […]

Üç beş “tık” için memleketin vizesini elinde sananlar…   
  • 16 Nisan 2020 23:29

VEYSİ POLAT/ABORİ

Diyarbakır hep şaşırtır insanı. Millat Önce’ye uzanan geçmişi, günümüze dek bağrında misafir ettiği medeniyetleri say say bitmez.

Tarih, soluduğunuz hava gibidir bu kentte. Roma İmparatorluğu’nun doğudaki en iyi korunmuş tek sınır garnizonu Zerzevan Kalesi, Büyük İskender’in 300 bin askeri ile geçiş yaptığı Lice’deki Bırkleyn Mağaraları, Yedi Uyuyanlar’ın Hani’deki Eshab-ı Keyfi, buğdayın toprakla ilk buluştuğu Ergani’deki Çayönü, Cennet Bahçesi diye bilinen Sur’daki Hevsel Bahçeleri’nin sahibidir Diyarbakır.

Aynı sokakta cami ve kiliseyi bulabilirsiniz mesela. Üç kişinin yan yana yürüyemeyeceği dar sokaklarını veya bir bölük askerin yan yana dizilip yürüyebileceği geniş caddelerini de.

Mertliğine ve misafirperverliğine zaten kimse su dökemez.

Sosyal deneylerde annesini arama bahanesiyle “param kalmadı, ortada kaldım anne” diyene “kardeş gel, evim senin evindir” diyenleri göğsümüz kabara kabara halen izliyoruz internette.

Güç zamanda hep el ele vermeyi becermiştir bu kentin insanları.

Dayanışma ruhu hayli gelişkindir. Ekonomik olarak ülkenin diplere vurduğu dönemde sosyal patlamanın aksine sosyal dayanışmanın zirvesini görmüştür. Elde avuçta bir şey yoksa bile bir tabak aşını komşusuyla paylaşmıştır.

Hele hele dünyayı kasıp kavuran koronavirüslü bu zamanda dayanışmanın ruhu zirve yapmıştır bu kentte.

Otelini açan, marketinde indirim yapan, ürettiği ürünü fedakar sağlıkçılara sunan, zekatını, fitresini fakir fukaraya dağıtan onlarca örneği gördük bu yakın zamanda.

Bu kadir şinas gelişmelerin yanında işi gücü üç beş “tık” alma uğruna her sabah uyandığında “acaba bugün klavyeden ne kahramanlık yapsam” diyenleri de görüyoruz.

Yaşanan ekonomik dar boğaza rağmen cebindekini bölüşenlere “acaba niye”, “kim bunlar” diye hafiyeliğe soyunmak acizlik de değil nedir?

“Hadi o aşını bölüp komşusuna, hemşehrisine veriyor peki ya sen” diye sormazlar mı insana?

Yoksa bunlar “memleketin vizesi bende” diye kendini bu Diyar’ın sahibi mi zannediyorlar?

Yapmayın, daha fazla kendinizi dibe batırmayın!

Bu kent küçük olduğu kadar büyüktür de…