Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

Sur ganimet değil, ÇARPILIRSINIZ!

VEYSİ POLAT Her orta yaş üstü Diyarbakırlı gibi benim de çocukluğumun mekanıdır Sur. Annemin anlatımına göre Abdal Dede Mahallesi Abidin Paşa Sokak’taki Qamışlo Ziyareti’nin yanındaki evde dünyaya gelmişim. Çocukluğum Savaş Mahallesi Barış Sokak’ta, gençliğim İskenderpaşa Mahallesi’nde geçti. Bu nedenle bir labirenti andıran her sokağın nereye çıkacağını avucumun içi gibi bilirim. Sur, bu kentin ilk yerleşim […]

Sur ganimet değil, ÇARPILIRSINIZ!
  • 3 Mayıs 2021 20:48

VEYSİ POLAT

Her orta yaş üstü Diyarbakırlı gibi benim de çocukluğumun mekanıdır Sur.

Annemin anlatımına göre Abdal Dede Mahallesi Abidin Paşa Sokak’taki Qamışlo Ziyareti’nin yanındaki evde dünyaya gelmişim. Çocukluğum Savaş Mahallesi Barış Sokak’ta, gençliğim İskenderpaşa Mahallesi’nde geçti.

Bu nedenle bir labirenti andıran her sokağın nereye çıkacağını avucumun içi gibi bilirim.

Sur, bu kentin ilk yerleşim yeridir; geçmişidir, tarihidir.

Cami ve kilisesi aynı sokakta bulunur, han, hamam ve kaleleri 32 medeniyetten emanet kalmıştır.

Her medeniyet diğerini kovarken kutsiyet atfedip bu yapılara zarar vermemiştir.

“En kötüsü sürgün olsun” deyip göç etmiştir bu diyardan.

Ta ki 2015’teki hendek ve barikat olaylarına kadar.

Bu tarihi ilçenin 5 mahallesinin büyük bir kısmı sokak savaşlarına yenik düştü.

Yasaklı kaldı uzun bir süre.

Bu yasak belki de dünyanın en uzun süreli sokağa çıkma yasağının uygulandığı yer olarak da tarihe geçti.

Buradan göç edenler, önce geçici olarak misafir edildi; ardından 3 yıllık kira desteğiyle desteklendi.

Ancak ondan sonra Surlular kendi kaderlerine terk edildi.

Kira yardımı kesildi, aylık yardımlar askıya alındı.

Mağdurlar, son bir yıldır da hiçbir destek alamaz hale geldiler.

Büyük bir bölümü Sur’un diğer mahallelerine, bir kısmı da Bağlar İlçesi’ne taşındı.

Resmi verilere göre göç eden aile sayısı 5 bin.

Yani 22 bin kişi.

Kendi iradeleri dışında evleri kamulaştırıldı.

En düşüğü 39, en yükseği 90 bin olmak üzere yıkılan evlerine değer biçildi.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın İl Temsilciliği aracılığıyla tam 4 kez anlaşma yapılıp bozuldu.

Önce konut yapılacak denilerek düşük aylıklarla ödeme şartı getirildi.

İmzalanan sözleşmeler devlet tarafından tam 4 kez tek taraflı feshedildi.

Büyük bir kısmı ticari alana çevrildi, butik oteller ve AVM’ler yapıldı.

Bugün, ilk etabın anahtar teslim töreni yapıldı.

Yaşanılan sürece Surlu mağdurların itirazı vardı.

Hasan Ölmez adlı hak sahibi, konutlar için 800 bin TL borçlandırıldığını ve ayda 4 bin 300 TL taksit ödemek zorunda bırakıldığını anlattı herkesin gözü önünde.

Ve ardından şöyle dedi:

“45 yaşındayım, bu borcu 45 yıl daha çalışsam ödeyemem.”

Başka bir yurttaş ise, “Evimi 39 bin TL’ye alıp 835 bin TL’ye sattılar. Kim mağdur?” diye sordu.

Elinde 5 tapusu olan bir başka vatandaş ise “Doğup büyüdüğümüz, çocukluk anılarımızın olduğu evimiz bize verilmiyor. Hani Sur’da kimse mağdur edilmeyecekti. Allah’tan korkun” sözleri duyuldu.

Şimdi sadece sormak istiyorum ben de:

Gerçekten verilen sözler suya yazılmış gibi…

Sahiden hani Sur, Surluların olacaktı!…

Görünen o ki halkın tapulu yerleri en düşük fiyata iradesi dışında alınmış, karşılığında da şu kadar parayı ödemezsen başkası alır şartı getirilmiş.

Ben sadece Sur’da doğmadım; Sur’un efsaneleriyle de büyüdüm.

Oraya göz dikenlere bu efsanelerden sadece bir kesit söylemek isterim;

Oraya bir çivi çakanın iki yakası bir araya gelmemiş ve hayatında hiç hayır görmemiş…

Saygılarımla