Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

REEL SEKTÖRÜN KORUNMASI İÇİN “EKONOMİK KURUL” OLUŞTURULMALI  / HÜSEYİN ÖZTÜRK YAZDI

HÜSEYİN ÖZTÜRK (Moda ve Hazır Giyim Federasyonu Başkanı / TÜRKONFED Başkan Yardımcısı) Dünya tarihinde benzersiz bir salgın ve beraberinde ülkeleri kapatan, ekonomileri çok derinden etkileyen bir krizi hep birlikte yaşıyoruz. Ve bu benzersiz kriz ile dünya, ekonomik, politik, kültürel ve sosyal anlamda farklı bir boyuta evrilecek. Akılla yönetemezsek, iş dünyası ve ülke olarak çok ağır […]

REEL SEKTÖRÜN KORUNMASI İÇİN “EKONOMİK KURUL” OLUŞTURULMALI   / HÜSEYİN ÖZTÜRK YAZDI
  • 3 Mayıs 2020 16:56

HÜSEYİN ÖZTÜRK

(Moda ve Hazır Giyim Federasyonu Başkanı / TÜRKONFED Başkan Yardımcısı)

Dünya tarihinde benzersiz bir salgın ve beraberinde ülkeleri kapatan, ekonomileri çok derinden etkileyen bir krizi hep birlikte yaşıyoruz. Ve bu benzersiz kriz ile dünya, ekonomik, politik, kültürel ve sosyal anlamda farklı bir boyuta evrilecek. Akılla yönetemezsek, iş dünyası ve ülke olarak çok ağır bedeller ödemek zorunda kalacağımız bir durumla karşı karşıya kalacağız.

“Tekstil ve hazır giyim stratejik sektör”

Tekstil ve hazır giyim, Türkiye’nin öz kaynağı ile dönen ve gerçek anlamda ihracatta birinci sektördür. Deri, deri konfeksiyon ve ayakkabıyı da dahil ettiğimizde 30 milyar Dolar’lık ihracat, yaklaşık 40 milyar Dolar’lık iç tüketim, toplamda 70 milyar Dolar işlem hacmi ile, iki milyonun üzerinde istihdam sağlayarak ülkemiz ekonomisine hayati katkı sağlamaktadır. Bunlar göz önüne alındığında tekstil ve hazır giyim ülkemiz için stratejik bir sektördür.

Moda ve Hazır Giyim Federasyonu (MHGF) söz konusu tekstil, hazır giyim, moda, deri, deri konfeksiyon ve ayakkabı alanlarında Türkiye genelinde 30 sektörel ve bölgesel derneği ve bu derneklere bağlı 9 bin 300 firmayı temsil eden bir çatı kuruluşudur.

“Bilim Kurulu gibi bir Ekonomik Kurul oluşturulmalı”

Salgının ülkemizde ilk görülmesiyle birlikte yurdumuzun dört bir yanındaki derneklerimizin başkanları ve yönetim kurulu üyelerimiz ile sanal toplantılar yaparak, hem bölgelerin nabzını tuttuk, hem de bu süreçten korunma noktasında krizin sağlık, ekonomik, toplumsal ve psikolojik boyutlarına dikkat çeken dört başlıklı bir strateji ortaya koyduk ve bunu kamuoyuyla paylaştık. Sağlıkla ilgili mücadeleyi Sağlık Bakanlığı’nın oluşturduğu Koronavirüs Bilim Kurulu ile yürütüyor.

İkinci başlık olarak ortaya koyduğumuz ekonomi tarafıyla ilgili tıpkı Bilim Kurulu gibi yapılanmış bir Ekonomik Kurul kurulması önerimiz oldu. İçinde kamunun yanı sıra finans, reel sektör ve saha deneyimi olan sivil toplum örgütü temsilcilerinin de yer alacağı bu kurulun, sürecin ekonomik tarafının sağlıklı yönetilmesi anlamında önemli bir görevi üstleneceğini düşünüyoruz.

Kamu bankaları bu dönemde nasıl destekler oluşturduysa, Hazine ve Maliye Bakanlığı yönetiminde özel bankalar da bizim önerdiğimiz Ekonomi Kurulu’na dahil edilerek, Sağlık Bakanlığı’nın özel hastaneleri salgın nedeniyle sisteme dahil etmesi örneğindeki gibi bir yapı oluşturulabilir ve iş dünyasına kredi musluklarını açarak daha fazla destek sağlanabilir.

Bu Kurul, işletmelere hem can suyu olacak kredi desteklerini koordine ederken, diğer taraftan tüm borçların 2021 yılına, temmuz başından itibaren aralık sonuna kadar taksitlendirilmesi, ödeme koşullarının kolaylaştırılması yönünde hızlı aksiyonlar alabilir.

Hükümetimizin sağlık alanında aldığı önlemleri destekliyor ve takdir ediyoruz. Ama virüsün etkisi azaldıktan sonra, ekonomik etkileri hemen bitmeyecek. Aksine verdiği hasarlar ortaya çıkmış olacak. Hükümet bu süreçte önemli tedbirler aldı. Ancak bu olağanüstü durumda, daha hızlı hareket edip, daha radikal kararlar alınması gerektiğini her platformda dile getirdik.

“Sektöre virüs kontrol edilene kadar kapama çağrısı yaptık”

Belirsizliğin egemen olduğu bu günlerde müşteri, personel ve tedarik zincirimiz ile uzlaşmacı, yapıcı, çözüm ortağı mantıklı doğru bir iletişim dilini kurmamız büyük önem taşıyor. MHGF olarak sürecin başında sağlık teşkilatına üretim yapanlar hariç virüsün ülkemizde etkisinin azalmasına kadar, sosyal izolasyonun sağlanması için işletmelerimize kapatma çağrısında bulunduk.

Çalışan mesai arkadaşlarımızın sosyal izolasyonun sağlanması ve salgının kontrol edilmesi bağlamında çok bu çok önemli bir adımdı. Kapama çağrımızın diğer bir boyutunda ise salgının en etkili olduğu ve bizim de en büyük pazarımız olan Avrupa’da virüs tepe noktasına ulaşarak, iniş eğilimine geçtiğine dikkat çektik.

Danimarka’da anaokulları ve işletmeler açıldı, Avusturya ve Almanya’da yavaş yavaş normalleşmeye gidileceğine ilişkin mesajlar verildi. İtalya bile artık sokağa çıkma yasağının kaldırılmasını konuşuyor. Eğer biz bir an önce salgını kontrol edip, Avrupa ile eş zamanlı toparlanamaz isek ihracat yapan tüm sektörlerin önemli bir fırsatı kaçırmış olacağını ifade ettik. Öte yandan sektörümüzün gerek istihdam, gerekse sağlık teşkilatına ürettiği ürünlerle ne kadar stratejik bir öneme sahip olduğu ortaya çıktı. Böylesi bir sektörün korunması gerektiğini dile getirdik. Ayrıca salgın sonrası işletmelerin ekonomik anlamda sağlıklı hareket etmesinin önemine dikkat çektik.

“Ulusal ve küresel zincir mağazalar sorumlu hareket etmeli”

Diğer yandan ulusal ve küresel zincirlere de bir çağrıda bulunarak, bu dönemdeki tutumlarının üretici KOBİ’lerimizin ayakta kalması açısından önemli olduğunu, onların nakit akışını zora sokacak davranışlardan uzak durarak sorumlu hareket etmeleri yönünde de çağrıda bulunduk. Bu süreçte bazı zincirlerin tedirginlik yaratarak umursamaz davranması üreticimizi ciddi anlamda zor durumda bıraktı. Üretici bundan böyle göndereceği malın parasını sigorta, akreditif ve DBS gibi araçları kullanarak alacağını garanti almalıdır.

Sektör olarak kayıplarımızı daha da büyütmemek, ayakta kalmak adına kadromuza, tedarik zincirine, müşteri yönetimine özen göstermeliyiz. Bu dönemde kârlılıktan ziyade sektörümüz içinde oyuncu olarak, iş dünyasında takımın bir parçası, bir iş insanı olarak kalmak çok önemli. Başka bir deyişle öncelikle kurumsal varlığımızı korumalı, yaşamamızı sürdürmeliyiz. Mutlaka bir miktar kapasite daralması olacak ama bu ihtiyatlı yaklaşımımız ondan sonraki süreçte firma olarak daha iyi şartlarda üretim yapmamızı, karlılığın artmasını ve kaybın az olmasını sağlayacak.

“STK’ların önemi artacak”

Sivil toplum örgütleri bu ve bundan sonraki süreçlerde çok önemli rol oynamalıdır. Lobi çalışmalarına ağırlık verilmesi, üyelere yönelik katma değer yaratma anlamında görevlerini artırarak sürdürmeleri büyük önem taşıyor. Bu sadece tekstil ve hazır giyim sektörü ile ilgili değil. Tüm sektörler adına, ülke adına küresel ölçekte yarar sağlamak istiyorsak sivil toplum örgütlerinin yolunu açmamız, katkı sağlamamız lazım. Her sektördeki firmalar, meslektaşları ile dayanışma için olmalı, hammadde tedariğinden, müşteri referanslarına kadar konuşup görüşülmeli, örneğin mevcut elindeki iplik, aksesuar gibi ürünlerin fazlalarının aktif hale dönüştürmeli, bilgiyi açık hale getirmelidir. Bu konuda meslek örgütlerinin önemi bir kez daha ortaya çıkmıştır.

“Dijitalleşme, e-ticaret, Endüstri 4.0 ve yalın üretim öncelikli hale geldi”

Covid-19 küresel salgınına olumlu tarafından bakmak gerekirse aslında iş dünyası olarak ajandamızda olan, ancak bir türlü aksiyon alamadığımız, ağır hareket ettiğimiz konuları öncelikli hale getirmesi oldu. Dijitalleşme, e-ticaret, Endüstri 4.0, yalın üretim artık lüks değil bir an önce uygulamaya geçilmesi gereken başlıklar haline geldi. MHGF olarak önümüzdeki süreçte bu iki konunun çok önem kazanacağını öngörerek 2014 yılında e-ticaret, sanal fuar ve insan kaynakları (İK) portalı konusunda tamamen yerli ve milli bir girişim olan, Ekonomi Bakanlığı onaylı globalpiyasa.com ile işbirliği protokolü imzaladık. Temmuz 2019’da ise Kocaeli Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi ile Endüstri 4.0, otomasyon ve yalın üretim alanında üye firmalarımızı güçlendirmek, destek olmak amacıyla önemli bir çözüm ortaklığına imza attık. Bundan böyle bu çalışmalarımıza bölgelerdeki derneklerimizin de desteğiyle hız kazanacak.

“Diyarbakır’ı dolu dolu yaşama fırsatı bulduk”

Federasyonumuzun bugüne kadar bilinirliği artırma, tüm kültürel renklerin ve farklılıkların zenginliğimiz olduğu anlayışla ülkenin ve sektörün tamamını kucaklayan çalışmalar yaptık. Geçmişte Doğu ve Güneydoğu Anadolu, batıyı iş ve aş için giderek tanıdı. Biz de yaptığımız çalıştaylar ile, batıdan üye sanayicilerimiz bu bölgelerimize götürerek yatırım ortamıyla, kadim kültürüyle, sıcak insanlarının konuk severliği ile bu bölgelerimizi yerinde tanıttık. Diyarbakır’da da birkaç kez bu bağlamda program yaptık.

Son olarak geçtiğimiz aralık ayında başta Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) olmak üzere, önemli üye derneklerimizden Güneydoğu Tekstil Sanayi ve İş İnsanları Derneği’nin (GÜNTİAD), Diyarbakır OSB’nin ev sahipliğinde çok güzel üç günlük bir program gerçekleştirdik. Çoğu ilk kez olmak üzere Türkiye genelinden gelen üye sanayicilerimiz dolu dolu Diyarbakır’ı yaşadı. kadim kültürünü de, insanının yüreğini de, meşhur ciğerini de yakından tanıma fırsatı buldu.

Sizin aracılığınızla DTSO Başkanı Mehmet Kaya’ya, GÜNTİAD’ın o zamanki başkanı İhsan Oğurlu’ya ve Diyarbakır OSB Başkanı Aziz Odabaşı’na sizin aracığınızla bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Bayrağı devralan GÜNTİAD’ın yeni başkanı Mehmet Dalkıran’ın da geleneksel ev sahipliğini sürdüreceğine, tekstil ve hazır giyimde bölgede ciddi atılımlar gerçekleştirerek çıtayı daha da yükselteceğine ve Federasyonumuz ile birlikte başarılı çalışmalar yapacağımıza yürekten inanıyorum. Bu konuda bize düşen her türlü katkıyı sağlamaya hazırız.

Bu arada Tekstil OSB’nin kurulması önemli bir adımdır. Bu aynı zamanda sektörü Diyarbakır için, Diyarbakır’ın da sektör için ne kadar önemli olduğunun bir göstergesidir. Tekstil OSB’nin Diyarbakır nezdinde bütün bölgeye hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, katkı sağlayan kanaat önderlerine, emeği geçen herkese MHGF ve sektörüm adına teşekkür ediyor, katılımcı firmalara başarılar diliyorum.

Diyarbakır birçok konuda çok yoruldu. Umut ediyorum ki bundan sonraki süreçte Türkiye’ye kendini daha iyi anlatır ve daha iyi anlaşılır. Diyarbakır’ın genç nüfusu, girişimci ruhu ile büyük bir potansiyeli var. Tekstil ve hazır giyim istihdam yoğun bir sektör olması nedeniyle yakın gelecekte tarımdan sonra Diyarbakır’da daha fazla ön plana çıkacağını düşünüyorum. Sahip olduğu eşsiz kültür mirasıyla da turizmde de yükselen bir yıldız olacaktır.

Başta Veysi Polat nezdinde Abori ekibi olmak üzere sesimizi size ulaştıran, zor şartlarda görev yapan yerel basın mensuplarına da yürekten teşekkür ediyor, tüm okuyuculara sevgi ve saygılarımı sunuyorum.