
Röportaj VEYSİ POLAT Henüz çocukken dinlediği mitolojik hikayeleri tuale yansıtan Batmanlı dünyaca ünlü Kürt ressam Ahmet Güneştekin: Tüm mitolojilerde sembol olarak kabul edilen güneş, benim de ilham kaynağım. Batman’ın varoş sokaklarından dünyaca ünlü ressamlar arasına giren Ahmet Güneştekin, Batman Çağdaş Gazetesi’nin “Ahmet Güneştekin adının il halk kütüphanesine verilmesi için başlattığı kampanya” ile gündemde. Abori, […]
Röportaj VEYSİ POLAT
Henüz çocukken dinlediği mitolojik hikayeleri tuale yansıtan Batmanlı dünyaca ünlü Kürt ressam Ahmet Güneştekin: Tüm mitolojilerde sembol olarak kabul edilen güneş, benim de ilham kaynağım.
Batman’ın varoş sokaklarından dünyaca ünlü ressamlar arasına giren Ahmet Güneştekin, Batman Çağdaş Gazetesi’nin “Ahmet Güneştekin adının il halk kütüphanesine verilmesi için başlattığı kampanya” ile gündemde.
Abori, bu vesileyle daha önce Sayın Ahmet Güneştekin ile sanat yaşamı üzerine yapmış olduğu röportajı yeniden yayınlıyor. İşte Güneştekin’e yönelttiğimiz sorular ve yanıtları:
*Resim yapmaya ilk ne zaman başladınız? Kendinizi keşfettiğiniz an ne zamandı? İlk çizdiğiniz resim neydi? Anlatır mısınız?
Çok erken yaşlarda olduğu için ilk çizdiğim şeyin ne olduğunu anımsayamıyorum fakat çocukken çizdiğim şekiller ağabeyimin ve babamın dikkatini çekmiş. Resim konusunda yetenekli olduğum sonucuna varıp benimle ilgilenmeye başlamışlar. Sonrasında ilkokulda, bu yeteneğimi ve ilgimi fark eden öğretmenlerimin desteğiyle resimle aramda sıkı bir ilişki oluştu.
*Sizi keşfeden biri oldu mu?
Her çocuk gibi ben de resim yapmaya, kâğıt, kablo, tel, çamur gibi şekle sokulabilen nesnelerden yeni bir şeyler üretmeye meraklıymışım. Çocukluğun bu plastik sanat araçlarına merakını bende diğer çocuklarından farklılaştıran asıl öğe Mezopotamya halk ozanlığı geleneğinin en köklü söylenceleri olmuştur. Sık sık dinlediğim bu halk öyküleri ve anlatılar beni ve ürettiklerimi büyük ölçüde etkilemiştir. Çocukluğumda, bu öykülerin söylendiği halk buluşmalarında bulunmayı çok severdim, öyküleri büyük bir merakla dinler, anlattıklarını düşüncelerimde canlandırıp bir film gibi izlerdim. Sanata yönelimimi, bu öykülerin resim yeteneğimle buluşması tetikledi diyebilirim.
*Malzeme olarak ne kullanıyorsunuz?
Çocukluğumda ilk yaptığım resimlerde yağlı boya kullanmaya başlamıştım ve uzun bir süre de kullandığım. Şimdi ise farklı disiplinlere ait yöntemleri benimsiyor ve serbest bir teknik çalışıyorum. Kendimi tuvalle sınırlamıyorum. Eserlerimi çeşitli endüstri malzemelerinin üzerlerine de işleyebiliyorum. Plastik sanatların izin olanaklı kıldığı farklı materyalleri kullanmaktan çekinmiyorum. Optik degrade serisi, boyutlu eserler ve yerleştirmelerim bu yaklaşımlarımın sonucunda ürettiğim eserler.
*Eserlerinizde genelde güneş ve sızan bir ışık görüyoruz… Bir sebebi var mı?
Güneş tüm mitolojilerde bir sembol olarak kabul ediliyor. Adaletin, barışın ve bereketin koruyucusu, yeryüzündekilerin iyiden yana olan tercihlerini betimleyen diğer gündelik şeylerin üzerinde bir olguyu tarif ediyor. Ben de aynı değerleri benimsediğimden güneşi imza olarak kullanıyorum.
*Tüm eserlerinizde Anadolu ve Mezopotamya kültürü ile mitolojisinden yola çıkılıyor… İlham kaynağınız ne?
Tüm işlerimde somutlaşan estetik yaklaşımımı çocukken dinlediğim masallar ve efsaneler belirledi. Anadolu’da ve Mezopotamya’da dolaştığım on yedi yıl boyunca topladığım geleneksel hikâyeler ve sözlü anlatıları kendi sanat pratiğimle birleştirebildim. Bu hikâyeler kendi dilimi ürettiğim kaynaklara dönüştüler.
*Ahmet Güneştekin kimdir, kısaca anlatır mısınız?
1966 yılında Batman’da doğdum ve kendimi her zaman doğup büyüdüğüm topraklarda doğmuş medeniyetlerin hem mirasçısı hem de taşıyıcısı olarak gördüm. Bu mirasın farkına daha çocuk yaşta varmamın yaşamıma da yön verdiğini düşünüyorum. İlk atölyemi 1997 yılında Beyoğlu’nda kurdum. 2003 yılında Karanlıktan Sonraki Renkler adıyla ilk büyük sergimi açtım. Anadolu ve Mezopotamya’yı gezmeye başladığım dönemde ise Güneşin İzinde belgesel projesini hayata geçirdim. 2010 yılında da Beyoğlu’nda Güneştekin Sanat Merkezi’ni kurdum. 2013 yılında Venedik’te gerçekleştirdiğim ilk uluslararası kişisel sergim sonrasında Marlborough Gallery’nin sanatçıları arasına dâhil olmamla benim için daha farklı bir süreç başladı. Marlborough Gallery’nin sanatçısı olarak ilk kişisel sergim 26 Kasım 2013’te New York’ta, ikinci kişisel sergim ise 18 Eylül’de Marlborough Monaco’da gerçekleşti. Son 2 yıldır uluslararası çağdaş sanat fuarlarına ve bienallere katılıyorum ve eserlerim dünyanın önemli koleksiyonlarına dâhil ediliyor. Önümüzdeki dönemlerde de Marlborough Gallery’nin Londra, Madrid, Barselona ve Santiago gibi dünyanın farklı şehirlerindeki galerilerinde eserlerim sergilenmeye devam edecek.