Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

Nusaybin TSO Başkanı Özmen: Nusaybin ekonomisini hak ettiği yere getireceğiz

RÖPORTAJ/VEYSİ POLAT  Türkiye ile Suriye sınırının sıfır noktasında bulunan Mardin’in Nusaybin İlçesi, savaşın en çok etkilediği yerlerin başında geliyor. Düşen havan topları ve seken mermiler nedeniyle çok sayıda kişi hayatını kaybetti. Güvenlik kaygısı nedeniyle onlarca işyeri kapandı, pek çok yatırımcı kepenk kapatıp batıya göç etti. Bir dönem bölge ekonomisinin can damarı olan Nusaybin’deki durumu, Ticaret […]

Nusaybin TSO Başkanı Özmen: Nusaybin ekonomisini hak ettiği yere getireceğiz
  • 14 Kasım 2019 00:39

RÖPORTAJ/VEYSİ POLAT

 Türkiye ile Suriye sınırının sıfır noktasında bulunan Mardin’in Nusaybin İlçesi, savaşın en çok etkilediği yerlerin başında geliyor. Düşen havan topları ve seken mermiler nedeniyle çok sayıda kişi hayatını kaybetti. Güvenlik kaygısı nedeniyle onlarca işyeri kapandı, pek çok yatırımcı kepenk kapatıp batıya göç etti. Bir dönem bölge ekonomisinin can damarı olan Nusaybin’deki durumu, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mahsum Özmen’e surduk. Özmen’e yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:

*Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

1975 yılında Nusaybin’de doğdum. Aslen Beylik köyündenim. İlk, orta ve lise öğrenimimi Nusaybin’de tamamladım. 1999’da yapılan TSO seçimlerinde Nusaybin TSO Yönetim Kurulu Başkanlığı’na seçildim. İlçenin köklü ailelerinden biriyiz. Yüzyıllardan beri bu topraklarda yaşamış bir aile. Nusaybin için canımı, malımı feda etmek için her türlü faaliyeti yapmaya hazır bir insanım. Yeter ki Nusaybin’e huzur gelsin, ekonomi canlansın.

*Sınır hattındaki çatışmalar Nusaybin’i nasıl etkiledi?

Aslında sadece bizi değil, bölgeyi, hatta ülkeyi etkiledi diyebilirim. Sınır kapımız yaklaşık 7 yıldır kapalı. Daha önce aktifken ekonomiye yüzde 80 katkı sağlıyordu. Biz sınır kentiyiz. Avantajımız vardı. Fakat biz şuan ki dezavantajı tekstil fabrikalarıyla avantaja çevirmeye çalışıyoruz. Bizim herhangi bir ağır sanayimiz yok. Sınır kenti olduğumuz için sınıra dayalı ticaret yapıyoruz. Bu olaylardan dolayı insanlar güvenli bölgelere gitti.

*Şu anda durum nasıl?

Şuan iyi durumdayız. Sosyal ve ekonomik olarak güzel günler bekliyoruz. Açıkçası umutluyuz. Nusaybin’de silahların ve havanların patlamasını istemiyoruz. En acı örneklerden birini söyleyeyim size; savaştan kaçarak buraya gelip kartonpiyer işi yapan Hasan adında biri vardı. Savaştan kaçtı, Suriye’den atılan havan topuyla hayatını kaybetti. Çok acı verici bir olay. Ekonomiden önce huzur ortamının yaratılmasını istiyoruz. Çünkü huzur olmadan ekonomi olmaz. Ekonomi huzuru sever. Toplumsal olarak düşündüğümüz zaman Nusaybin eski ve kadim bir kenttir. Nusaybin beyaz suyuyla, tarihi yapılarıyla, dini dokusuyla anılırdı. Dünya’nın ilk üniversitesi Nusaybin’dedir. Öğrenciler burada eğitilip Urfa’ya gönderilirdi. Ömer Yakup’un hala sınırda giriş kapıları var. Kültürel turizm açısından zengin bir kenttir. Nusaybin’in huzuru için hepimizin elimizi taşın altına koymamız lazım. Nusaybin’i hak ettiği yere taşımamız gerekiyor. Bugün bardak kırıldı diye suya darılamayız. Bu topraklarda yaşıyoruz. Herkesin siyasi görüşü farklı olabilir.  Ama bunu bir kenara bırakıp bir olmamız gerekiyor.

*İlçe ekonomisinin canlanması için neler yapıyorsunuz?

Şu an tekstil sektörüne ağırlık vermiş durumdayız. 10 büyük firmamız var şu anda. 4 bin kişiyi istihdam ediyorlar. Tekstili daha ileri seviyeye taşıyabilmek için Tekstil Kenti kuracağız. Çok ağır sanayimiz olmasa da Organize Sanayi Bölgesi’ni de kurmak için çalışmaları hızlandırdık. Çok yakında açacağız.

*Yatırımcıya davet çağrınız var mı?

Geldiği anda yer temini garantisi ve kurulma sürecinde elimizden ne geliyorsa yapmaya hazırız. Şahsım olarak, oda olarak, valilik bazında, kaymakamlık bazında, devlet bazında olsun destekleyeceğiz. Yeter ki yatırımcılar gelip bu kadim kentleri görsün ve yatırım yapsınlar. Nusaybin’de 4 otel var ve yetmiyor. Çoğu yatırımcımız batıda yatırım yaptı. Onları buraya bekliyoruz. Güzel günler bizi bekliyor. Güzel şeyler olacağına inanıyoruz. Bu kadim topraklardan başka yerde yaşayamayız. Kim gelirse başımızın gözümüzün üstünde yeri var.