DEVRİM ÇAKMAKÇI 20 Temmuz 2020 tarihinde yaptırdığım Covid-19 testim pozitif çıktı. Ve benim için yaklaşık 25 gün sürecek olan bir tedavi süreci başladı. Virüse yakalanma ve sonrasında ki tedavi sürecinde yaşadıklarımı paylaşmak istiyorum. Her birey de farklı semptomlar gösteren virüs, bende ateş ve eklem ağrılarıyla kendini gösterdi. Zaman kaybetmeden hastaneye gittim. Akciğer tomografim çekildikten sonra […]
DEVRİM ÇAKMAKÇI
20 Temmuz 2020 tarihinde yaptırdığım Covid-19 testim pozitif çıktı. Ve benim için yaklaşık 25 gün sürecek olan bir tedavi süreci başladı.
Virüse yakalanma ve sonrasında ki tedavi sürecinde yaşadıklarımı paylaşmak istiyorum.
Her birey de farklı semptomlar gösteren virüs, bende ateş ve eklem ağrılarıyla kendini gösterdi. Zaman kaybetmeden hastaneye gittim. Akciğer tomografim çekildikten sonra sürüntü testim yapıldı. Tomografim temiz çıkmasına rağmen, testim pozitif çıktı. Virüsün akciğerlere inmemesi benim için ciddi bir avantajdı!
Testim pozitif çıkmasına ve yetkili kurumları aramama rağmen ilacım getirilmedi. Kendi özel aracımla hastaneye gidip ilacımı almak zorunda kaldım. Bu durumda, başkalarına virüs bulaştırma riskim bulunmasına rağmen gittim!
Bu nokta da hastane koşullarıyla ilgili şunları belirtmekte fayda görüyorum. Doktorlar ve diğer hastane personellerinin çalışma koşulları çok kötüydü!
Hastanenin durumu içler acısıydı.
Testi pozitif çıkıp ilacını almaya gelenle, yeni test yapmaya gelen kişiler aynı sırada bekliyordu…
Virüsü kaptıktan sonra 3-4 günlük bir kuluçka süreci yaşanıyor. Anladığım kadarıyla, kuluçka döneminde virüs bulaşmıyor. 3-4 günün sonunda semptomlar başlıyor be bu süreçten sonra virüsü etkileşimde bulunduğun insanlara bulaştırma riski artıyor…
Semptomlar başladıktan sonra kişinin kati surette kendisini izole etmesi gerekiyor.
Dokunma, öksürme, hapşırma, sarılma, tokalaşma gibi herhangi bir şekilde temasla virüs bulaşabiliyor.
Virüsü kapan kişilerde yanlış yaklaşımlar olabiliyor. Bunları şu şekilde sıralamak mümkün;
-Virüs kapmasına rağmen, “griptir”, “nezledir” diye geçiştirmek. Bu yaklaşım vücuda ciddi anlamda zarar vermekte ve virüsün akciğere inmesine sebep olmaktadır.
-İkincisi; virüsü kapan bazı bireyler toplumsal kaygı ile (dışlanma korkusu) virüsü kaptığını gizlemektedir. Bu yaklaşım sebebiyle birçok kişi farkında olmadan bu insanlardan virüs kapmaktadır. Virüs kapan kişilerin bunu gizlemeleri ne kadar yanlışsa; bireylerin virüs kapan kişilere “öcü” muamelesi yapması da bir o kadar yanlıştır!
-Üçüncüsü; çokça ifade edilen
1) Sosyal mesafe
2) Maske takma
3) Hijyen
Konularında dikkatli olan kişilerin başkaları tarafından “korkaklıkla” suçlanmasıdır. İnsanlar üzerinde ‘mahalle baskısı’ kurarak özensizliğe yönlendirmek en amiyane tabirle aptallıktır.
Bu virüs, bakteri (adına ne derseniz deyin) öldürücü özelliği ispatlanmış son derece tehlikeli bir hastalıktır. Buna karşı ‘boş kabadayılık’ yapmanın bir anlamı yoktur. Böyle yaklaşanlar cahil ve toplum sağlığını tehlikeye atan insanlardır.
Tedavi sürecine gelince; hastanenin vermiş olduğu ‘Plaquenil’ ilacı kullanmaya başladım. İlaç bitiminden sonra (5 gün) 17 gün sürecek bir karantina süreci başlıyor. Virüsün vücudunuzdan çıkması 20-25 gün sürüyor.
Bu süreçte; halsizlik, ateş, ishal, baş ağrısı gibi şikayetler olabiliyor. Bünye ve bağışıklık sisteminin durumuna göre her bireyde farklı semptomlar olabilir.
Ben de, ilk günkü ateş ve eklem ağrısı dışında sonra ki günlerde hafif halsizlik dışında hiçbir semptom görülmedi.
Tedavi sürecinde, içinde özellikle C vitamini barındıran meyve ve sebzeler tükettim. Bol su içtim. İlk 10 gün iştahsızlık oluyor ama, kendimi zorlayarak yemeklerimi yemeye çalıştım. Kendimde güç buldukça, balkonda yürüyüş yaptım. Süreci ayakta geçirdim diyebilirim.
Ancak yaş, bünye sağlamlığı ve kronik rahatsızlığın bulunması gibi etkenler herkesin tedavi sürecini farklı geçirmesine sebep oluyor. Kimin de çok hafif, kimin de çok ağır bir süreç izlenebiliyor.
Yukarıda izah etmeye çalıştığım virüse yaklaşım ve tedavi sürecinden sonra çıkardığım sonuçları şu şekilde sıralayabilirim:
-Öncelikle her şeyin başı sağlık! Sağlığınızı kaybettiğiniz an da hayatın da anlamı kalmıyor!
-İkincisi dayanışma ve yardımlaşma. Eve hapsolunan bir süreçte arkadaşların, akrabaların, dostların varlığı çok önemli. Evden çıkmamanız gerekiyor ve ihtiyaçlarınız var…
Bu süreçte, dayanışmayı bizden esirgemeyen bütün dostlarımıza teşekkür ediyorum.
-Üçüncüsü sporun önemi; sağlıklı bir toplum olmak için sporu eğlence olsun diye değil, vücudumuzu ve bünyemizi güçlendirmek için yapmalıyız. Bu konu çok önemli; günde en az 1 saat yürüyüş, 15 dakika kültür-fizik hareketleri yaparak sağlığımıza yatırım yapmış olacağız.
-Dördüncüsü de; aynı ev içerisinde yaşayıp da virüs kapmayanların barınma ihtiyacı! Bu durumda aynı evde kalmak ciddi bir risktir. Bu hastalık köylerimizin önemini bir kez daha bize göstermiştir. Köylerimizde yapacağımız küçük bir evin hem barınma ihtiyacımızı, hem de temiz hava ihtiyacımızı karşılayacağını unutmayalım…
Covid-19 virüsünü kapma ve sonrasında yaşadıklarımı yukarıda özetlemeye çalıştım. Bu hastalığı gizlemenin bir anlamı yok. Tam tersine bu hastalığın bilincinde olup, yaratacağı olumsuz etkileri idrak edip ona göre tedbir almalıyız.
Şu an için sağlığıma kavuştum diyebilirim. Ama, virüsü kapan/kapmayan herkes için tehlike devam ediyor.
Son olarak, bu süreç polisiye tedbirlerle bitirilecek bir süreç değildir ve olmamalıdır. Herkes üzerine düşen sorumluluğun bilinciyle hareket etmelidir. Bilinçli toplum-bilinçli birey, sağlıklı toplum-sağlıklı birey diyalektiği işletilmelidir.
LÜTFEN!
LÜTFEN!
LÜTFEN!
Sosyal mesafeye dikkat edelim!
Maske takalım!
Temizliğe dikkat edelim….
HAYAT YAŞAMAYA DEĞECEK KADAR DEĞERLİDİR…
BU NE HAL DİYARBEKİR?12 Ocak 202522:31 Dalkıran: Tekstil 2024’te ölüm kalım savaşı verdi, 2025’ten umutluyuz10 Ocak 202516:38 Diyarbakır’da ‘serê salê’ etkinliği yapılacak9 Ocak 202521:54 Diyarbakır’da lisanslı depocular örgütlendi9 Ocak 202521:51 DTSO Başkanı Mehmet Kaya’nın acı günü, annesi vefat etti26 Aralık 202421:39