
1990’lı yıllarda organize şekilde işlenen faili meçhul cinayetler, Sedat Peker’in açıklamalarıyla yeniden gündeme geldi. Peker’in açıkladığı Kıbrıslı Kutlu Adalı cinayetiyle ilgili tartışmalar devam ederken, 90’larda öldürülen Kürt gazeteciler de yeniden gündemde. Bu gazetecilerden biri de Özgür Gündem Gazetesi muhabiri Hafız Akdemir. Gazeteci Akdemir, bundan 29 yıl önce Diyarbakır’da öldürüldü. Derin devletin en aktif olduğu 90’lı […]
1990’lı yıllarda organize şekilde işlenen faili meçhul cinayetler, Sedat Peker’in açıklamalarıyla yeniden gündeme geldi. Peker’in açıkladığı Kıbrıslı Kutlu Adalı cinayetiyle ilgili tartışmalar devam ederken, 90’larda öldürülen Kürt gazeteciler de yeniden gündemde. Bu gazetecilerden biri de Özgür Gündem Gazetesi muhabiri Hafız Akdemir. Gazeteci Akdemir, bundan 29 yıl önce Diyarbakır’da öldürüldü.
Derin devletin en aktif olduğu 90’lı yıllarda çok sayıda muhalif gazeteci öldürüldü, baskı gördü, tehdit edildi, tutuklanıp cezaevine konuldu. Saldırıların hedefi olan muhalif yayınlardan biri ise 30 Mayıs 1992 yılında yayın hayatına başlayıp, 14 Nisan 1994’te mahkeme kararıyla kapasına kilit vurulan Özgür Gündem Gazetesi oldu.
Yaklaşık iki yıllık yayın hayatında gazetenin 30 muhabir olmak üzere 76 çalışanı öldürüldü. Bu isimlerden biri gazetenin Diyarbakır muhabirleri 27 yaşındaki Hafız Akdemir’di. gazete yayın hayatına başladıktan sadece 9 gün sonra, 8 Haziran 1992 günü evinden gazete bürosuna giderken uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi.
İşlenen cinayetle ilgili başlatılan soruşturmada 8 yıl boyunca hiçbir ilerleme kaydedilmedi. 90’lı yıllarda derin devlet tarafından kullanıldığına ilişkin yeni bilgilerin bugün ortaya çıkmaya devam ettiği Hizbullah’ın başı Hüseyin Velioğlu, 17 Ocak 2000’de İstanbul Beykoz’da bulunan bir villada öldürülmesinin ardından Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan ‘Hizbullah Ana Davası’nda yer alan 31 sanığa yöneltilen 188 cinayet arasında Hafız Akdemir cinayeti de yer aldı.
Cinayetin tetikçisi olduğu belirtilen Hizbullah üyesi “Hüseyin” kod adlı Cihan Yıldız, 2008 yılında İnterpol tarafından Avusturya’da yakalanıp, getirildiği Türkiye’de Akdemir’le birlikte 11 cinayetten sorumlu tutuldu. Yargılama sonucunda 6 cinayet ve 2 silahlı yaralama suçundan müebbet hapis cezasını çarptırıldı. Fakat AYM’nin “adil yargılanma hakkının ihlali” kararıyla diğer Hizbullah hükümlüleri ile birlikte serbest bırakıldı.
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 1965 yılında doğan Akdemir, 24 yaşındayken babasını kaybetti. Henüz lise öğrencisi iken Kürdistan Ulusal Kurtuluş (KUK) adlı örgütün sempatizanı olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Diyarbakır Askeri Cezaevi’nde direnişlere katılan Akdemir, sürgün edildiği Eskişehir ve Aydın cezaevlerinde “Heyamola” ve “Kardelen” isimli dergiler çıkardı.
Yedi yıllık tutukluluk sürecinden sonra haftalık çıkan Yeni Ülke gazetesinde muhabirliğe adım atan Akdemir, bu gazete kapatılınca Özgür Gündem gazetesinin Diyarbakır bürosunda çalışmaya başladı. Halkın Emek Partisi (HEP) binalarındaki açlık grevleri, Tekel’deki işçi direnişi, işkence görenlerin veya köyü yakılanların haberlerini yapıp, kamuoyuna duyurdu.
“Rojin Pale” takma ismiyle köşe yazılarını da kaleme alan Akdemir’in Hizbullah ve kontrgerilla hakkındaki haberleri ile dikkatleri üzerine çekmesi akabinde bir sabah gazetenin kapısına “Kaleminiz kırılacak, sıra sizde. Hizbul-kontra” yazılı bir not bırakıldı. Ertesi gün ise yapılan kimlik kontrolünde “Yazdıklarına dikkat et” denilerek tehdit edilen Akdemir, 8 Haziran’da gazete bürosuna giderken yılda uğradığı silahlı saldırıda yaşamını yitirdi.
Akdemir’i anlatan aile yakını Aklime Hanas, çocukluğundan beri tanıdığını Akdemir’in okuma ve yazmaya meraklı biri olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Daha küçükken bile yurtsever bir çocuktu. İşini çok severek ve isteyerek yapardı Şehit edilene kadar da diline, toprağına ve var olma mücadelesine sahip çıkıyordu.”
Akdemir’in önünde bulunduğumuz evine işaret ederek, her gün işine doğru yol aldığı bu evde şimdilerde kimsenin yaşamadığını söyleyen Hanas, Akdemir’in bu evden her gün azim ve istekle işine gittiğini ifade etti. Hanas, Akdemir’in yine bu evden 8 Haziran 1992 günü hakikatleri yazmak için yola koyulduğunu, fakat işine ulaşamadığını kaydetti.
Akdemir’in katledildiği sokaktan her geçtiğinde duygulandığını dile getiren Hanas, “Ne zaman bu sokaktan geçsem hep aklıma geliyor. bizim bütün sokaklarımızda bu olaylar yaşandı. Hem Akdemir’i hem de diğer yüzlerce insanımızı katleden failler ise hala bulunmadı, tutuklanmadı. Hafız’ın annesi de O’nun üzüntüsüyle yaşamını yitirdi. Oğlunun faillerinin bulunmasını istiyordu ama bunu göremeden yaşamını yitirdi. Hafız’ı defnederken de aile silahlı saldırıya uğradı, definden sonra ise mezarına saldırdılar. Öldükten sonra da çocuklarımızı rahat bırakmıyorlar” diye konuştu.
Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan ise, 90’lı yılların “zorlu yıllar” olduğunu ifade etti ve şöyle dedi: “Kürt özgürlük mücadelesinin büyüyüp yayıldığı, bununla birlikte devletin zulmünün de arttığı yıllardı. Tabi hem verilen mücadeleyi hem de halka dönük gerçekleşen devlet zulmünü dünya kamuoyuna duyuran bir avuç yürekli insan vardı ve bunlar da doğal bir hedef konumundaydı. Yeni Ülke muhabiri Cengiz Altun Batman’da vurulduğunda aslında bu cinayet yeni bir konseptin de habercisiydi. Nitekim öyle de oldu. Cengiz’in katledilmesinden 3-4 ay sonra Hafız’ı da vurdular. Aslında onu hedef seçmelerinin nedenleri vardı. Hafız, öyle sıradan biri değildi. Bilinçli ve dolu bir gazeteciydi. Zaten öncesinden cezaevi de yatmış, çıkar çıkmaz da özgür basın kurumlarında çalışmaya başlamıştı. O süreçte devletin kirli işlerini açığa çıkaran birçok habere imza atmıştı. Kontrgerillayı deşifre eden haberlerdi bunlar. Bu durum onu hedef haline getirmişti”
Altan devamında “Sedat Peker’in itirafları aslında o dönemi bizzat yaşayan ve gören bizler açısından bir nevi malumun ilamı şeklindedir. Lakin üzerinden çok zaman geçti ve yeni kuşaklar belki de o dönemlerde yaşananları çok da tasavvur edemiyorlardır. Bu açıdan yeniden gündemleşmesi önemli. Ancak, bu durum öyle üç beş itirafla geçiştirilebilecek gibi değil. O döneme ait cinayetler, katliam dosyaları tozlu raflardan indirilmeli ve yeni bir süreç başlatılmalıdır” diyerek, bunun öncüsünün de Kürt gazeteciler olacağını söyledi.
Muhalif gazeteciler üzerinde bugün de yoğun bir baskı politikası yürütüldüğüne dikkati çeken Altan, “O gün devletin çetelerle ilişkileri ortaya çıkmasın diye büyük bir çaba gösteriliyordu. Bugünlere baktığımızda bu kirli ilişkileri açığa çıkarma çabası içerisinde olan gazeteciler yine hedef haline getiriliyor. Aslında devletin bırakalım 90’lı yıllarla yüzleşmesini bugün ortaya çıkan kirli ilişkileri de gizleme çabası içerisinde olduğunu görüyoruz. Tabi bu durum uzun sürmez. Gerçeklerin her zaman açığa çıkma gibi bir huyu vardır. Dün olduğu gibi bugün de kendilerini gizleyemeyeceklerdir” ifadelerini kullandı.
Gazeteci Akdemir, katledilmesinin ardından isminin verildiği Sur ilçesi İskenderpaşa Mahallesi Azizoğlu Sokağı’nda yarın saat 10.30’da anılacak.
Diyarbakır’da önemli proje, gençler yerel işletmelerle buluşuyor27 Ocak 202513:08 Ticaret Bakanı: Mobilya ihracatı 4,5 milyar dolara ulaştı21 Ocak 202514:54 Sigortalı çalışan sayısı yükseldi, inşaat zirvede21 Ocak 202514:52 Tarımda yaş ortalaması artıyor21 Ocak 202514:50 Diyarbakır’da gençler için önemli proje20 Ocak 202515:23