Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

Diyarbakır’ın ortasında büyük bir dram var!

VEYSİ POLAT/ABORİ Memleket öyle bir hal almış ki anlamlandırmak mümkün değil. Birileri bir makama oturunca ilk iş medyaya mavi boncuklar dağıtmak oluyor. “Aleyhimde yazmasın”, “hiç eleştirmesin”, “ben de istediğim gibi at koşturayım.” Tabi bunun karşılığı “sus payı”, el altından destekler… O paçavra gazetecileri de makama oturmak için kırk takla atıp memleket parası ile caka satanları […]

Diyarbakır’ın ortasında büyük bir dram var!
  • 6 Ağustos 2019 11:54
  • 6 Ağustos 2019 12:17

VEYSİ POLAT/ABORİ

Memleket öyle bir hal almış ki anlamlandırmak mümkün değil. Birileri bir makama oturunca ilk iş medyaya mavi boncuklar dağıtmak oluyor. “Aleyhimde yazmasın”, “hiç eleştirmesin”, “ben de istediğim gibi at koşturayım.” Tabi bunun karşılığı “sus payı”, el altından destekler… O paçavra gazetecileri de makama oturmak için kırk takla atıp memleket parası ile caka satanları da derin hafızlar unutmayacak!

Yaklaşık bir yıl önce Diyarbakır’ın en yoksul ilçesi olan Bağlar’da 50 yıldır sabit olan bir dramı kaleme almıştım. Hikayeyi yazarken de sabahın 5’inde iş bulma umuduyla bu pazara gelenlerin dramına vurgu yapmış, o saatte viskisini yudumlayıp, puro içenlere de ironi yapmıştım. Herhangi bir şahıs veya bir kurum belirtmedim. Kürt sermayedarın komprador burjuvazilerine atıf yaparken, aşağıdaki yazım whatsapp gruplarında dolaşıma girmiş. 2 milyonluk kentte birileri üzerine alınmış. Benim derdim birileri değil. Bir kez daha altını çizeyim; benim derdim memleketin halinedir; perişanlığınadır, yoksulluğundadır, biçareliğine ve sahipsizliğinedir. Varsın yarası olan gocunsun!..

Onurludur Amed halkı!; Gitmez dilenmez; tıpkı bel fıtığı olan 70 yaşındaki Ahmet amca gibi 100 kg’lık yükü omzunda taşır, hamallık yapar, evine helal para götürür….

Abori olarak bu Amele Pazarı’nın hikayesi, İstanbul’dan misafirimiz olan çok sevdiğim, değer verdiğim meslektaşım Şirin Payzın’ın da dikkatini çekmişti. Benden sonra o yazdı, bugün de diğer meslektaşlarımın gündemine girdi.

Şimdi bu Amele Pazarı’nın hikayesini dinleyelim;

Merhum Kemal Sunal’ın başrolde oynadığı “Kibar Feyzo” filmini izlemeyen yoktur sanırım. Feyzo, gariban bir yoksul köylüdür. Askerden döndükten sonra sevdiği kadın, Gülo’ya talip olur. Köyde Gülo’ya başka talipler olduğu için babası başlık parasını açık artırıma koyar. Ve on bin peşin, on bin senet karşılığı Gülo, Feyzo’ya kalır. Feyzo borcunu ödemek için kente gidip çalışmaya başlar. Ne iş bulsa yapar. Feyzo’nun yolu bir gün amele pazarına düşer. İnşaatta çalışmak için amele pazarına gelenler işçi alımı yaparken “ya ben, ya ben” der durur…

“BEDENİM YÜK KALDIRMAYA MÜSAİT DEĞİL AMA MECBURUM…”

Sabahın 06.00’sında Diyarbakır’ın Bağlar İlçesi’ne yolum düştüğünde Kibar Feyzo sahnelerini anımsadım. Bağlar Dörtyol’daki meydana kurulu belediye banklarında oturan, her köşe başında ayakta bekleyen insanlar dikkatimi çekmişti. Bir çay ocağına oturup, saatlerce onları izledim. Duran her arabanın camına yaklaşıp bir şeyler soruyorlar, gelen bir kamyonet ise etrafına üşüşüyorlar…

Merakım daha da artınca dayanamayıp yanlarına gidiyorum. 30’lu yaşlarda Kutmir, 6 çocuk babası. “Burada ne yapıyorsunuz?” diye soruyorum. “Hamalız abi. Ne iş olsa yaparız. Ev taşırız, kanalizasyon açarız, tarlada çalışırız” diyor Kutmir. Mehmet Amca, çoluk çocuğu evlendirmiş torun sahibi. Eşi yatalak ve ağır hasta. “Sabah yemeğini verip evden çıkıyorum. 70 yaşımdayım, bedenim de yük kaldıracak kadar sağlam değil. Ama ne yapayım. Çaresizliğin gözü kör olsun” sözleri, boğazımı düğümlüyor. 67 yaşında ve belinden sakat olmasına rağmen amele pazarına yük taşıma için iş bekleyen Ahmet amcayı da dinleyince susup kalıyorum çaresizler ordusunun karşısında.

SUR VE SURİYELİLERİN YÜKÜNÜ ALAN BİR İLÇE

Bağlar, 400 bin nüfusu ile Türkiye’nin 36 vilayetinden daha büyük bir nüfusa sahip. Son yıllarda Sur ve Suriye’den aldığı göçlerle yoksulluğun kol gezdiği ilçe adeta. Eskiden bağları ve bahçeleriyle ünlü olan ve adını da buradan alan ilçenin hali perişan.

Bu tablo karşısında ilan edilen istihdam seferberliği ve pembe tablolar çizerek bu kenti kandıran, yalan söyleyen, sorunlarını, kanayan yaralarını görmezden gelenlerin açıklamaları düşüyor sosyal medyaya. Bu kente sahip çıkın efendiler. Halkınızı sahiplenin… Bilin ki; keser döner sap döner gün gelir hesap döner…