
VEYSİ POLAT Anadolu’nun kadim geleneklerinden biri olan kirvelik, özellikle Kürt coğrafyasında hâlâ güçlü bir sosyal kurum olarak yaşıyor. Ama artık sormanın vakti geldi: Kirvelik gerçekten toplumsal dayanışmayı mı büyütüyor, yoksa zamanla bireylerin özgürlük alanını daraltan bir baskı aracına mı dönüşüyor? Kirvelik, ideal haliyle bir dostluk, bir manevi akrabalık kurumu. Kan davasını engellemek için başvurulan, aileler […]
VEYSİ POLAT
Anadolu’nun kadim geleneklerinden biri olan kirvelik, özellikle Kürt coğrafyasında hâlâ güçlü bir sosyal kurum olarak yaşıyor. Ama artık sormanın vakti geldi: Kirvelik gerçekten toplumsal dayanışmayı mı büyütüyor, yoksa zamanla bireylerin özgürlük alanını daraltan bir baskı aracına mı dönüşüyor?
Kirvelik, ideal haliyle bir dostluk, bir manevi akrabalık kurumu. Kan davasını engellemek için başvurulan, aileler arasında barışı ve dayanışmayı pekiştiren bir yöntem. Ancak bugün geldiği nokta, bu güzel idealin oldukça uzağında. Pek çok yerde, kirvelik ilişkisi bir kutsiyetle donatılıyor ve adeta hukukun, vicdanın, aklın önüne geçiriliyor.
Kirvenin kirvesine dava açamayacağı, alacak verecek ilişkisi kuramayacağı, hatta oy bile veremeyeceği bir düzene ne diyeceğiz? Hangi çağda yaşıyoruz? Bu tür geleneksel bağların, bireylerin medeni haklarını ipotek altına alması neden normalleştiriliyor?
Düşünelim: Bir kişi kirvesiyle sorun yaşadığında, ya kendi hakkından vazgeçiyor ya da toplumsal baskıya maruz kalıyor. Çünkü “kirveler birbirine küsmez”, “kirveye laf söylenmez”, “kirveyle mahkemelik olunmaz”. Peki ya haksızlığa uğrayan kim? Onun sesi kim olacak?
Kirvelik kimi zaman siyasetçilerin, iş insanlarının, yerel aktörlerin elinde bir nüfuz ilişkisine dönüşüyor. “Kirvem şunu hallet”, “Kirvem beni destekle”, “Kirvem şu ihaleye yardım etsin”… Bu, artık safi bir duygusal bağ değil; bu, karşılıklı çıkarlarla örülü bir ağ. Hani nerede maneviyat?
Elbette toplumsal dayanışma değerlidir, elbette insanlar arasında güven ilişkileri önemlidir. Ama bu, bireylerin haklarını çiğnemek pahasına olmamalı. Gelenek dediğimiz şey, kutsal bir anıt değil; insan eliyle yapılmış ve zamanla değişmesi gereken bir yapı.
Bugün kirvelik, kimi zaman kadınların söz hakkını sınırlandıran, kimi zaman gençlerin özgür iradesini bastıran, kimi zaman da toplumsal adaleti geciktiren bir role bürünüyor. Bir yandan “kirvelik haktır” deniyor, ama diğer yandan bu hak kimseye hesap sorulmazlık, eleştirilmezlik gibi bir imtiyaz sunuyor.
O halde şu soruyla bitirelim: Biz bu geleneği yaşatıyor muyuz, yoksa onun gölgesinde sıkışıp kalıyor muyuz?
Belki de asıl mesele şu: Kirvelik, bir bağ olarak kalmalı; ama kimsenin boynuna ilmik olmamalı.
Diyarbakır iş dünyası ve bankalardan güven verici açıklama8 Temmuz 202512:20 Diyarbakırlı çocuklara ‘Robotik Kodlama’ eğitimi1 Temmuz 202516:15 Diyarbakır’dan 13 ülkeye ihracat yapan Şimşek Alüminyum’a üst düzey ziyaret30 Haziran 202522:40 Diyarbakır’da tekstil sektörü türbülansta28 Haziran 202514:54 DTSO’dan fotoğraf yarışması27 Haziran 202512:35