Diyarbakır, illet, kıllet ve zillet…

VEYSİ POLAT

Ülke genelinde hakim kılınmak istenen eleştiri kültürünü ortadan kaldıran “bendensin” veya “düşmansın” gibi tehlikeli argümanları Diyarbakır gibi bir yerde yeşertmek isteyenler var… Onlara da iki çift lafımız var.

Eskiler derler ki Allah sevdiği kullarına 40 gün içinde şu üçünden birini verir.

İllet, kıllet, zillet…

Hastalık, fakirlik ve itibarsızlık.

Üçünden birini 40 gün içinde vermediyse sen o zaman kork!

Zaman ve insanlar o kadar değişti ki eskiden eser kalmadı.

Ebedi dünyaya hiç göç etmeyecekmiş gibi yaptığı hileler, hırsızlıklar, haram yemelerden hayır işlemeyi, insan olmayı bir kenara bıraktı.

Ne zaman ki ölüm korkusu sardı etrafı, işte o vakit toprağa dokunmaya başladı.

Hastalıktan ve fakirlikten başlayalım.

Koronavirüs pandemisinin baş gösterdiği zamanlardı.

Aylarca işyerini açamayan, işsiz kalan, evinde karantinada yaşama tutunmaya çalışıldığı dönemlerde sosyal dayanışma zirve yaptı bu kentte.

Kimi zaman “Biz bize yeteriz” dendi, kimi zaman da “Yoksulun yanındayız” dendi.

İsimsiz kahramanlar, Sur’da, Bağlar’da ve Fiskaya’da gelişigüzel bakkal dükkanlarında borç yazdıranların rakamlarını sıfırladı.

İçinde gıda paketlerinin bulunduğu yardım kolileri, reklamsız bir şekilde yoksul ailelerin kapısına bırakıldı.

Hendek zamanındaki gibi işçileri mağdur olmasın diye sigortasını yatıranlar, maaşını ödeyenler bu dönemde de ortaya çıktı.

Bulaşıcı hastalık, zengini fakire bir adım daha yaklaştırdı.

Hepsi de takdire şayandı, alkışların hepsini hak edecek türdendi.

Zaman uzadı, gelip geçici dendi bu sürece.

Ama pandemi bitmedi, fakir yine yalnız başına kaldı.

Eskiden söz senet iken gereksiz kağıtlara ihtiyaç duyulmazdı.

Dedikodu yapanlar ayıplanır, itibar suikastları hiç yapılmazdı.

Şimdilerde eskilerden eser yok!

Adı, sanı, şanı tarih sayfalarında yer alan Diyarbakır’da son yıllarda yeni ve tehlikeli anlayışlar türedi.

Kutsanmış bir siyasi anlayışa vurgu yapanlar, yanlışları da mubah görmeye başladı.

Bu tehlikeli anlayış neredeyse her kuruma da sirayet etti.

Adı, sıfatı ne olursa olsun bu kenti temsil etme adına yola çıkanlar, yanlış yapmadığı sürece yanlarında olmaya devam edeceğiz.

Ülke genelinde hakim kılınmak istenen eleştiri kültürünü ortadan kaldıran “bendensin” veya “düşmansın” gibi tehlikeli argümanları Diyarbakır gibi bir yerde yaşatmak isteyenler, gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içerisindedir.

Yayın hayatımız süresince eşit mesafe ilkemizi hatırlatarak, bu anlayıştakilere altını çizerek şunu söylemek isterim:

Yandaş yaratmayın, kimseyi de ötekileştirmeyin…

Gazetecileri de özgür bırakın!…

Saygılarımla