Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

Diyarbakır, Covid-19 ve Yitirdiklerimiz…

VEYSİ POLAT Geçen hafta Urfa yolu üzerindeki Memorial yakınlarına yolum düşmüşken, merdivenleri tırmandım. Hastanenin Basın Danışmanı, arkadaşım Yılmaz’a (Tarancı) uğramak için 5’nci kata doğru yöneldim. 4’ncü kattayken, duraksadım, anımsadım, küçük adımlarla tekrar döndüm. Yılmaz, ölmüştü… Hatta öleli çok olmuştu. Hiç unutmam; küçük kızım Eloş’un hastalığı için çok uğraş vermişti. Yine bir kontrol zamanı aramıştım kendisini. […]

Diyarbakır, Covid-19 ve Yitirdiklerimiz…
  • 23 Temmuz 2021 15:37

VEYSİ POLAT

Geçen hafta Urfa yolu üzerindeki Memorial yakınlarına yolum düşmüşken, merdivenleri tırmandım.

Hastanenin Basın Danışmanı, arkadaşım Yılmaz’a (Tarancı) uğramak için 5’nci kata doğru yöneldim.

4’ncü kattayken, duraksadım, anımsadım, küçük adımlarla tekrar döndüm.

Yılmaz, ölmüştü…

Hatta öleli çok olmuştu.

Hiç unutmam; küçük kızım Eloş’un hastalığı için çok uğraş vermişti.

Yine bir kontrol zamanı aramıştım kendisini.

“Nasılsın, iyi misin?” faslından sonra konuya girecekken “Abi valla hiçbir şeyim yok ama virüs ciğerlerime bulaşmış. Yatışımı yaptılar bugün” deyince, randevudan vazgeçtim.

Üç gün sonra yoğun bakım, 5 gün sonra da vefat haberini aldım.

Yine bu kentte çok değer verdiğim Engin abinin (Yeşil-Borsa Başkanı) yaşadıklarını, ömrüm boyunca unutmam.

Kendisi korona oldu.

Ardından kıymetli eşi Sümbül (52) yenge.

Her ikisi de aynı hastanede tedavi gördü.

Engin başkan 12 gün sonra taburcu olurken, hayat arkadaşını 21’nci gününde kaybetti.

Günlerce konuşamadı, şişik ses telleriyle günler sonra dönüş yapabildi arayanlara.

Kolay değildi, aynı yastığa baş koyduğu 35 yıllık hayat arkadaşını kaybetmişti.

Ya kardeşim gibi gördüğüm Hasan…

Kendisi Engin başkanın oğlu…

Henüz hastanedeyken telefonla konuşurken; “Hem annem, hem babam. Aynı katta, yan yana ayrı odada tedavi görüyorlar. Bir ona bir ona bakıyorum…”

12’nci günde babasının taburcu olmasına sevinen, 21’nci günde çok sevdiği annesinin vefatıyla kahrolan bir evlat…

Yine eşinin vefatından sonra Diyarbakır’da olduğu günlerde her gün kente 25 kilometre uzaklıktaki, Kürtçe adı Tişo olan Devedurağı Mahallesi’ndeki mezarlığa giden vefalı bir eş…

Yılmaz’a da Sümbül yengeye de Allah’tan rahmet diliyorum; mekanları cennet olsun…

Acılarımızı, yaşadığımız olumsuzlukları çok çabuk unutan bir toplum olduk…

Çok değil, geçen yıl bu zamanları hatırlayalım…

Bayramları evde geçirmiştik…

Evdeki zorunlu karantinalar haftalardan aylara kadar uzanmıştı.

Oturduğumuz yerden sokağa bile çıkamazken, haberini aldığımız yakınlarımızın cenazelerine bile katılamamanın acısını yaşadık.

Sosyal hesaplarımızda haberlerden çok Covid-19’a yakalanan veya vefat paylaşımlarına denk geldik.

İnsanın en manevi desteğe ihtiyacı olduğu dönemde taziye sahiplerinin yanında duramadık.

Pandeminin bulaşıcı hızı hepimizi korkuttu.

Hiç sokağa bile çıkmadan günde 10 kez ellerimizi yıkadık; balkona, pencereye çıkarken bile maske taktık.

O dönemin korku atmosferi işte böyleydi….

Peş peşe yaşanan ölümler, bir kez daha fani olduğumuzu gösterdi.

Bu dönem herkesi derinden silkeledi…

Zengin fakiri hatırladı, eskiye özlemle yeniden köye dönüşler yaşandı.

Toprağa dokundu herkes…

Bir gün altına gömüleceğimiz toprağa tohumlar ekti…

Bağla bostanla uğraştı, eşi, çocuğu, annesi, babası, kardeşine daha fazla zaman ayırdı.

Peki ne oldu da bu korku tünelinden bu kadar çabuk çıktık!..

Maskeleri attık, sosyal mesafeyi sıfıra indirdik…

Başa sardık ve yine ölüyoruz!

Sağlık Bakanlığı’nın son verileri hayli çarpıcı…

Diyarbakır, vaka sayısında ilk üç kent arasında; aşılama azlığında ise ilk beşte.

Hal böyle olunca 4. Piki yaşamaya başladık.

Kıpkırmızı olduk yine…

Gazi Yaşargil’de bayraın birinci günü 5, üçüncü günü 3, özel bir hastanede ise 3 vefat yaşandı Covid-19’dan.

72 saatte teyitli 11 ölüm…

Yazık oluyor bu kente…

Daha fazla ölümler olmadan Aşı Olalım, Maske Takalım, Sosyal Mesafeye ve Hijyene Dikkat Edelim…