
VEYSİ POLAT Türkiye’nin kırmızı bültenle aradığı Sedat Peker, “Namusu maaşı kadar gazeteci olanlar” diyor. Anlattıkları da bir bir çıkıyor. Tıpkı Habetürk’ten kovulan Veyis Ateş gibi… Babıali’nin merkezi İstanbul’da hal böyle iken, yerelde durum çok mu farklı? Hafız Akdemir, Musa Anter, Namık Tarancı, Halit Güngen, Haşim Yaşa, Yalçın Yaşa… Yukarıda isimlerini yazdığım mesleğimizin yüz akları, gazeteciliğin […]
VEYSİ POLAT
Türkiye’nin kırmızı bültenle aradığı Sedat Peker, “Namusu maaşı kadar gazeteci olanlar” diyor. Anlattıkları da bir bir çıkıyor. Tıpkı Habetürk’ten kovulan Veyis Ateş gibi… Babıali’nin merkezi İstanbul’da hal böyle iken, yerelde durum çok mu farklı?
Hafız Akdemir, Musa Anter, Namık Tarancı, Halit Güngen, Haşim Yaşa, Yalçın Yaşa…
Yukarıda isimlerini yazdığım mesleğimizin yüz akları, gazeteciliğin ateşten gömlekle eşdeğer olduğu yıllarda sadece ve sadece gerçekleri yazdıkları için öldürüldüler.
Bunlardan biri de dayım Hafız Akdemir’di.
Mesleğe ofisboyluktan başlayan, “alaylı” diye tabir edilen bir çıraklık döneminden geldim bugünlere.
Benim gibi, 3-5 arkadaş daha var bu kentte.
Çekirdekten yetişme, alaylı, ama en değme İletişim, Basın-Yayın, Radyo TV-Gazetecilik fakültelerinden mezun olanlara beş çekecek türden.
Bu arkadaşlarımın hikayesine benzer bir hikayem var.
Özgür basının ilk göz ağrılarından haftalık Yeni Ülke Gazetesi’nin Suriçi’ndeki bürosu ilk durağımdı.
Cesur insanların bir araya geldiği, paylaşıma, insanlığa ve de vefaya değer verenlerin adresiydi bu mekan.
Onlardan önce kepengi açıp halıfleksli odaları sarı süpürgelerle temizlemek, masalarının tozunu almak, kaçak çaylarını demlemek benim için bir şerefti.
Onlar; gazeteciliğin ateşten gömlekle eşdeğer olduğu bir dönemde kefeni cepte gezenlerdi.
Ama korkmadan, ama yılmadan…
Bir habere giderken, çıkışta zarfta para ikramları ile dönmeyenlerdendi…
Ismarlama haberlerle kamuoyunu yanıltmayan, tetikçilik yapmayan, birilerinin yalakası olmayanlardı…
Bir haberin ana unsuru olan “5N+1 K”yı; 30 yıl önce klavye tuşlarına dokunmadan zihinlerinde bellerdi bu kahramanlar.
O nedenle halk nezdinde hem itibar sahibiydiler.
Gel gelelim günümüz gazetecilerine…
21 yıl memleketinden uzak kalmış, bir dönem şerefle masasına çay-kahve taşıdığım; öz dayım ve de meslektaşımın katledilişine tanıklık etmiş, aynı zamanda Diyarbakır sokaklarında cesedini taşımış biri olarak; dönüşte karşılaştığım habercilik anlayışından utanç duyuyorum.
Nasıl mı?
Son aylarda kent gündemi olması gereken birkaç örnek haberden söz etmeden önce Diyarbakır’ın, güçlü kalemleri bünyesinde barındıran potansiyelinin olduğunu, 200’ü aşkın gazetecinin de görev yaptığını belirtmek istiyorum.
Ama sanki bu kentte 200’ü aşkın gazeteci görev yapmıyor!
Geçen gün bir habere gittim, kendimi kötü hissettim.
Kızgınlığım, davet edildiğim yere gittiğimden değil, 200’ü aşkın meslektaşımın olduğu kentte sadece ben ve bir gazeteci arkadaşın icabet etmesineydi.
Çok geç olmayan bir saatte acaba hepsinin aynı anda işi mi çıkmıştı?!
Yok…
Öyle bir gündem o gün Diyarbakır’da yoktu.
Aynı günün akşamı, “falanca belediyenin asfaltlaması, falanca kurumun falanca kurumu ziyaret etmesi” onların ana gündemiydi.
Yazık!…
Bir de bu güzellemelere arada bir ama düzenli olarak kente gelen ulusal basının “köşe yazarları” ekleniyor.
Evet evet.
Düzenli olarak ayda bazı kurumları, özellikle bazı belediye başkanlarını ziyaret eder, bir yazı yazar ve giderler.
Bunu, haber değeri olduğu için mi yoksa para için mi yaparlar bilemem!
Memleketin altı üstüne gelmişken, falanca belediyenin rutin olarak yapması gereken bir işi güzellemelerle ve aynı cümlelerle yazmanın manası ne olabilir?
Üstelik, köklü gazetelerin köşe yazarları yapıyor bunu…
Üzülüyor insan…
Cebindeki tanıtım kartıyla kendini gelebileceği en üst mertebede sanan kimi meslektaşlara iki çift lafım var.
Kaleminizi satmayın!
Bu halkın belleği güçlüdür; bu şekilde devam ederseniz yarın sokakta gezemez hale gelirsiniz!
Bakın, Veyis Ateş ne hale geldi?
İki çift laf da kurumsal kimliğin ardına sığınanlara;
İradeler zarflara sığdırdığınız, hesaplara aktardığınız paraları tar u mar eder…
Tarafsız olun; adil olun ve gazetecilerin kalemlerine pranga vurmayın…
Yoksa yarın yaptıklarınızla teşhir olursunuz…
MÜSİAD’dan Diyarbakır OSB’ye çıkarma, işbirliği kararı alındı12 Haziran 202523:50 Diyarbakır’da yangın faciası: 4 ölü5 Haziran 202523:06 Meteoroloji Diyarbakır’da Kurban Bayramı için hava tahminlerini açıkladı3 Haziran 202520:24 Diyarbakır Canlı Hayvan Borsası’nda sahte para uyarısı3 Haziran 202520:23 Diyarbakır’da 372 kilo bozulmuş ve tarihi geçmiş ürüne el konuldu3 Haziran 202520:20