
Ev hasarlı, 4 gündür sokaktayız… Müthiş bir dayanışma örneğiyle tüm Türkiye’ye, dünyaya örnek bir kent oluyoruz… VEYSİ POLAT 13 milyonu aşkın kişinin yaşadığı 10 kentte uykunun en derin evresinde sallandı yer yüzü. Beşik değildi, parktaki salıncak da.. Koca bir coğrafyayı halı silkelercesine sarsan yerin merkez üssü Maraş’tı. Önce Elbistan, ardından Pazarcık… 3 bin 500 kilometre […]
Ev hasarlı, 4 gündür sokaktayız… Müthiş bir dayanışma örneğiyle tüm Türkiye’ye, dünyaya örnek bir kent oluyoruz…
VEYSİ POLAT
13 milyonu aşkın kişinin yaşadığı 10 kentte uykunun en derin evresinde sallandı yer yüzü.
Beşik değildi, parktaki salıncak da..
Koca bir coğrafyayı halı silkelercesine sarsan yerin merkez üssü Maraş’tı.
Önce Elbistan, ardından Pazarcık…
3 bin 500 kilometre ötedeki İsviçre’nin Grönland adasını bile sarsan bir enerji açığa çıktı.
Kabus gibi, korku filmi gibi..
O an, Diyarbakır’ın en eski yerleşim yerlerinden biri olan, 40-50 yıl ömürlük merkez Bağlar ilçesindeki eski binalardan birindeyim.
Yanımda uyuyan kızım var.
Uyanığım henüz.
Sallanıyor muyuz yoksa tansiyonum mu düşüyor?
Baş da dönmeye başlıyor.
Sallanan TV ünitesinden deprem diyorum.
24 yıl öncesine gidiyorum o an.
Sarsıntının şiddetini hissederken, flulaşan gözler İstanbul’daki korkunç anları replay ediyor.
1999’da yıkılmadı, ama bu kez ev üstüme yıkılacak diyorum.
Refleksim uyuyan kızımı kucaklayıp üstüne kapaklanmak oluyor.
Tek düşündüğüm, O’nun güzel yüzüne bir şey olmasın.
Yine yıkılmadı…
Herkes gibi yine sokaklardayız.
Korku, panik hakim…
Hayatta olan herkes yakınlarını merak ediyor.
Yoğun bir telefon trafiği…
Devam eden artçı sarsıntılarla birlikte buz kesen havada sığınacağımız tek yer açık alanlar.
Bu kadar şiddetli sarsıldıysak merkez üs müydü Diyarbakır?
Burası değilse yerle bir olan yer neresiydi?
Gün ağarıyor?
Herkeste tek gündem; ikinci deprem ve sonrasındaki artçı sarsıntıların yeni yıkımlara yol açabileceği korkusu.
Kimse evine gitmiyor.
2 milyonluk kent sokakta, alanlarda.
Çoğu insan daha güvenli diye kırsal bölgelere, köylerine akın ediyor.
Lice, Hazro, Silvan, Kulp…
Biraz ötedeki adresler Batman ve Mardin oluyor.
Geride kalanlar sokaklarda…
Herkesin yanıt bulamadığı soru bundan sonra ne olacak?
Artçılar ne zaman bitecek? Daha büyük bir deprem daha olacak mı?
Bu sorularla birlikte hayatın devam ettiği gerçekliğiyle kent merkezlerinde kalanlar 5 yerde çadırların kurulduğu toplanma merkezlerinde, özel okullarda, fabrikalarda, tek katlı toplu mekanlarda konaklamaya başladı.
Geç ve yetersiz gelmiş olsa da AFAD’ın çadırları ısı yalıtımından uzak.
“Başımıza düşecek beton yok” diye sevinip mecburen çadıra mahkum edilenlere ertesi gün gelen müthiş bir dayanışma ve yardımlaşma gelişiyor.
Bir kar tanesinin büyük bir kar topuna dönüşen seferberliğe dönüşüyor.
Yoldan geçene hiç tanımadığı birine bir tas çorba, bere, eldiven, battaniye uzatıyor.
Kafeler çay, kahve ikramlarına başlıyor.
81 STK’nın bir araya gelip oluşturduğu Diyarbakır Kent Koruma ve Dayanışma Platformu, tüm dünyaya örnek teşkil edebilecek bir organizasyona imza atıyor.
Tüm bileşenleri, işi gücü bırakıp sokakta ihtiyaç sahibi depremzede avına çıkıyor adeta.
Olan olmayana el uzatıyor.
Tüm dünyanın kayıtsız kalmadığı, müthiş bir dayanışma duygusuna Diyarbakır da tercüman oluyor yerelde.
Bunların yanında bir de iki tas çorbayı bir reklama fit etmeye çalışanlar da çıkıyor.
Bir ekmeği iki katına satan da.
Can derdinde enkaz başında yakınlarını bekleyenlere küçük pet şişeyi 10 TL’ye satan da…
Herkes kendine yakışanı yapıyor.
Tek tük çürükler arasında Diyarbakır, yerel dinamiklerin dayanışması ile Türkiye’ye, dünyaya örnek bir kent oluyor.
Zorlu süreçte küçük, büyük, o, bu demeden halkına, memleketine sahip çıkan herkese, her kesime sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Biz birbirimize yeteriz…
At İzi İt İzine Karıştı9 Mayıs 202520:40 21 Oda ve Borsa Başkanı’ndan Erdoğan’a çağrı7 Mayıs 202517:38 Diyarbakır’da KOBİ’lere dijital dönüşüm anlatıldı29 Nisan 202520:21 Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nden Kültürel Miras Gezileri26 Nisan 202511:02 Diyarbakır’da tiyatro festivali başladı26 Nisan 202511:00