
VEYSİ POLAT “Herkesin birbirini sevdiğini söylediği ama kimsenin birbirine güvenmediği, ‘her şey para değildir’ deyip parası olmayanı kaale almadığı, son derece samimiyetsiz ve sevgisiz bir çağda yaşıyoruz. Parçaları kaybolmuş puzzle gibi artık insanlar… Kiminin ruhu, kiminin beyni, birçoğunun da kalbi yok!” Çektiği acıları ses tonuna nakşetmiş bir anlatıcının sosyal medya hesaplarındaki sözleri, odanın içinde yankılanıp […]
VEYSİ POLAT
“Herkesin birbirini sevdiğini söylediği ama kimsenin birbirine güvenmediği, ‘her şey para değildir’ deyip parası olmayanı kaale almadığı, son derece samimiyetsiz ve sevgisiz bir çağda yaşıyoruz.
Parçaları kaybolmuş puzzle gibi artık insanlar…
Kiminin ruhu, kiminin beyni, birçoğunun da kalbi yok!”
Çektiği acıları ses tonuna nakşetmiş bir anlatıcının sosyal medya hesaplarındaki sözleri, odanın içinde yankılanıp duruyor.
Son zamanlarda herkesin sessiz veya en yakınına paylaştığı sözlerin derlenmiş, toparlanmış, etkileyici ses tonuyla dile getirilmiş hali.
Parmaklarım telefonun tuşlarına yönelse de kurşun gibi sözleri tekrar tekrar dinlemek istiyorum.
Sahi biz ne zaman bu hale geldik?
Oysa 1990’lı yıllardaki zorunlu sürgünlerde, yakın zamandaki hendek olaylarında, pandemide veya depremde, dayanışma duygularımızı, evimizi, aşımızı, cebimizi bölüşmedik mi?
Türkiye’ye, tüm dünyaya “Diyarbakır’da insanlık henüz ölmemiş” dedirtmedik mi?
Bu dünyada yaşamın ebedi olmadığını, rahmetli babamdan ilk duyduğum “Ga dimre çermê wi, mirov dimre naven wi dimîne – Hayvan ölür postu kalır, insan ölür adı kalır” sözüyle ölümü en yakınımızda hissetmedik mi?
Yüksek enflasyon ve zamlarla sokaktaki ekonomik krizin halkı ne denli zorlaştırdığının farkında değil miyiz?
Bel fıtığı olmasına rağmen koca dolapları sırtında taşıyan hamal babaları, bir öğün okul, bir öğün mendil satıp ayakkabı boyamak zorunda kalan çocukları görmüyor musunuz?
Bağlar’ın, Sur, Yenişehir’in sokak aralarındaki bakkalara borç yazdıran, ödeyemediği için de bakkal görmesin diye karanlıkta eve giden babaları tahmin etmiyor musunuz?
TÜİK’in yalancı verilerine inanıp “bu kentte yüzde 18 işsizlik var” demek “hayasızlık” değil mi?
Sadece son 1 yılda bin 328 bakkalın kepenk kapattığını, hizmet sektöründe 5 bin, tekstilde 2 bin kişinin işsiz kaldığını biliyor musunuz?
Neden “Üç Maymunu” oynuyoruz?
Yoksulluk, Kürt coğrafyasında en öncelikli sorun haline gelmiş iken, madde bağımlılığı 8-9 yaşına kadar düşmüş iken, son üç gün içinde gelecek umutlarını yitiren iki gencin intihar edip bu yaşamdan koptuğunu biliyor musunuz?
Bu kentin ‘Sivil Toplum’ adına öncülük edenleri, sizler hangi işlerle meşgulsünüz? (Görevini hakkıyla yerine getirenleri tenzih ediyorum)
Vicdanını tatile gönderen kimi iş insanları, akşam uyumadan, “sabah hangi saati taksam mı” derdindesiniz?
Diyarbakır’ın kadir şinas topraklarında dünyaya gelmeyi her defasında öven ama geçmişinden kopanlar, yakışıyor mu size?
Objektiflerin önünde ağzınızdan çıkan sözler, pratiğinizle örtüşmüyor.
O koltuklara oturan kendini halkına adamış demektir.
Ticari kaygısı biter, ihale ve kâr üstüne kâr koymayı bir kenara bırakır.
Ama nerde!..
Bakın, vakti zamanında “Dünya nedir” diye Hazreti Ali’ye sormuşlar.
Hz. Ali cevap vermiş;
HELALİNDE HESAP VAR, HARAMINDA AZAP VAR.
Helalinde bile hesap var hesap. Helalinde de iş bitmiyor.
NEREDE KULLANDIN…
Anladık, zengin fakirin halinden anlamaz.
Ama gel gör ki Diyarbakır’daki hasetlik de almış başını gidiyor.
Birbirine sarılan, yarın arkasından konuşuyor.
İşine taş koyuyor.
Kötülüyor.
Dünya bir sınav, kimse unutmasın!..
Diyarbakır’da önemli proje, gençler yerel işletmelerle buluşuyor27 Ocak 202513:08 Ticaret Bakanı: Mobilya ihracatı 4,5 milyar dolara ulaştı21 Ocak 202514:54 Sigortalı çalışan sayısı yükseldi, inşaat zirvede21 Ocak 202514:52 Tarımda yaş ortalaması artıyor21 Ocak 202514:50 Diyarbakır’da gençler için önemli proje20 Ocak 202515:23