
MUSTAFA VURAL (Diyarbakır Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Başkanı) Bir taraftan yüreklerini, canlarını ortaya koyan doktorlara ve sağlık çalışanlarına minnettar olduğunu söyleyeceksin diğer taraftan doktorların kurumsal kimlikleri olan “TTB kapatılsın” diyeceksiniz. Bu tartışma öyle noktaya gelmiş ki, kimin kimi övdüğünü veya kimin kime sövdüğünün farkında olmayan bir siyasal mekanizma var bu ülkede. Aynı kavramı tanımlayan, […]
MUSTAFA VURAL
(Diyarbakır Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Başkanı)
Bir taraftan yüreklerini, canlarını ortaya koyan doktorlara ve sağlık çalışanlarına minnettar olduğunu söyleyeceksin diğer taraftan doktorların kurumsal kimlikleri olan “TTB kapatılsın” diyeceksiniz.
Bu tartışma öyle noktaya gelmiş ki, kimin kimi övdüğünü veya kimin kime sövdüğünün farkında olmayan bir siyasal mekanizma var bu ülkede. Aynı kavramı tanımlayan, kelimeleri farklı seçenekler gibi gösterip ayrımcılık yapan siyasetçiler, meslekleri kendi içinde kategorize etmeye, “iyiler” ve “kötüler” olarak nitelemeye, daha doğrusu “bize yakın olanlar” ve “bize uzak olanlar” diye bölmeye çalışmaktadırlar.
Ayrımcılığı yer kapmak adına mı yoksa, muhalefet ettiği kişilere söyleyecek başka bir argümanı olmadığından mı; yoksa kapasite meselesi mi?
Bence hepsi.
Bu politikalar yıllarca denendi ve bundan en fazla nasiplenler de Kürtler oldu ne yazık ki, mesela yıllardır “Kürt kökenli vatandaş” demek gibi bir siyaset zaafiyeti var , Bin yıllık tarihi geçmişi olan ve sadece Türkiye deki 40 milyon nüfusu olan Kürtlere özel yaratılmış bir deyim , adını doğru koymak lazım, Kürtler var mi..? , yok mu ..? , yok kabul ediliyor olmalı ki
“Kürt kökenli “ deme ihtiyacı duyuluyor , bu hiçte hayra alamet değil, hiçte doğru değildir. Çünkü bu bakış; inkarcı asimilasyoncu politikaları işaret etmektedir ve yeni bir zihniyet değildir…
Neyse…! güne, güncelle dönecek olursam yani Sivil Toplum Kuruluşlarına, hani ülkenin haylazları olarak nitelenenler varya ,
Hadi Tabipler veya Tabibler Birliği’ni hizmet ettikleri kutsal amaçları görmeden, ülkenin “yaramaz çocukları” varsayalım!
Peki dillerden düşürülmeyen mimarlar, mühendisler ve üst birlikleri olan TMMOB’a ne diyeceksiniz?
Ama onların da size göre sicili bozuk!
Zaten eczacılar niye varki bu ülkede, kaldıralım gitsin!
Türkiye’deki Avukat camiası, çoklu baro bu mesleği bölecek diyor daha önemlisi varlık sebebleri olan hukukun üstünlüğü, senciler benciler çatışması ile kirlenecek diyor. 80 küsür baro ortak ses verip yanlıştan dönülmesi için eylem yapıyor, seslerini duyan yok!
Ama unutmuşum onların da geçmişleri pek temiz değil ki geleceğe ışık tutsunlar!
Geçmişleri kirlilere, hukuk adına nasıl söz vereceksiniz ki.
Hukuk sizlerin tasarrufunda olunca güzeldir, bence baroları da kapatmalı!
Sıradaki ise TÜRMOB ve bu çatı altında faaliyet gösteren 85 oda var, 2008 yılında 5786 sayılı yasa ile yapılan bölme operasyonu çok ciddi bir sonuç vermedi maalesef!
O zaman yeni algı operasyonları başlasın, yavaş yavaş bu meslek örgütünü kötüleyelim startı verilsin.
Mesela Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici hazretleri, sicil terazisini eline alsın ve bu meslek örgütünü çok iyi tanıyormuş gibi başlasın ahkam kesmeye . “Vay bunların sicili bozukmuş” da “dış politikada yanlarında yer almamışız” da , “iç politika da onlara karşı işbirliğindeymişiz” de felan, filan.
Öncelikle biz meslek örgütleri olarak kimsenin kılıcını çekmek zorunda olmadığımız gibi kimsenin ırkçı ve şovenist politikalarına alkış tutmak zorunda da değiliz. Kaldı ki insan temel hak ve özgürlüklerine saygılı, demokrasiyi kutsayan, hukukun üstünlüğüne inanan bir meslek örgütüyüz. Dahası TÜRMOB, bu ülkenin kalkınmasıdaki mücadelede emekleri ile beraber yüreklerini de ortaya koyan bir meslek camiası olup ülkenin en saygın kurumları arasında yer almaktadır.
Kimliği hakkında zerre bilgi sahibi olmadan, bilmeden, bunlar; sicili bozuklar deme hadi, cüretti ve cesaretini nereden alıyorsun!
Bir insanın mesleği aynı zamanda şerefidir de. Bilgisizce meslek örgütlerinin sicil amirliğine soyunan ve kendi gibi düşünmeyen herkesi hain, terörist gören politikalara sessiz kalmamız mümkün değildir.
Dokunulmadık akademik meslek örgütü bırakmadınız.
Eğer bir ülkede doğru bir gelecek, entelektüel bir yapı ve kurumsal kimlik inşa etmek gibi bir niyetiniz var ise akademik meslek örgütlerine yok sayamazsınız.