VEYSİ POLAT Ne de zor bir şeymiş gidenin ardından kaleme sarılmak… İki kelam edip geçmişi yad etmek… Hele hele o giden, hayatına yön vermiş, anlam katmış, kişiliğine bir kimlik kazandırmışsa daha da zor oluyor. 8 Haziran gelip kapıya dayandığı tarihte sessizlik hüküm sürer bende… Niye mi? Bu tarih, “kahramanımın ölümsüzleştiği” bir tarih de ondan. O […]
VEYSİ POLAT
Ne de zor bir şeymiş gidenin ardından kaleme sarılmak…
İki kelam edip geçmişi yad etmek…
Hele hele o giden, hayatına yön vermiş, anlam katmış, kişiliğine bir kimlik kazandırmışsa daha da zor oluyor.
8 Haziran gelip kapıya dayandığı tarihte sessizlik hüküm sürer bende…
Niye mi?
Bu tarih, “kahramanımın ölümsüzleştiği” bir tarih de ondan.
O adam Hafız Akdemir.
Dayım; evin en küçük erkek çocuğu, annemin en değerlisi…
Lice’nin Sisê köyünde doğmuş, ilk ve ortaokulu Melikahmet’te ikamet ederken tamamlamış, lise çağı gelince devrimciliğe adım atmış.
Adres cezaevi olunca diplomayı almak mahpusta nasip olmuş.
O dönemleri hayal mayal hatırlarım.
O da açık cezaevi görüşlerinde.
Bazen Diyarbakır zindanından, bazen Eskişehir tabutluğundan, bazen Aydın Nazilli cezaevinden…
Hayatımda okumak kadar yazmayı seven ve bir o kadar da disiplinli bir adamı görmedim.
İşte o adamın adı Hafız Akdemir.
Özgürlüğü elinden alındığında yıl 1984’tü.
Aramıza dahil olduğunda yıl 1991’di.
Onursuzluğa karşı insanlığı ayaklar altına aldırmayan ölüm orucu eylemleri yıpratmıştı.
Gözlerinin feri gitmiş, rengi benzi sararmış, bir deri bir kemik kalmış bir haldeydi.
İç organları zarar görmüş, beyni toparlansın diye B vitaminlerini eksik etmezdi.
Dirençliydi ki çok çabuk toparlandı.
Dağ gibi bir adam olsa da rahmetli anneannem için o daha bir çocuktu.
Ayıp olmasa belki de biberonla besleyecek kadar üstüne titrerdi.
Çok sevdiği ev yapımı sütlacı eksik etmezdi.
Gece sütünde saatini kurar, hasret kaldığı yavrusunu kendi elleriyle beslerdi.
El bebek gül bebek bakılan adam Hafız Akdemir’di.
Şartlı tahliye kararı cezaevinden çıktığında Kürt coğrafyası bir ateş topuna doğru hızla ilerliyordu.
Her gün gelen baskı ve işkence haberleri daha sonra yaşanacak felaket haberlerinin de öncüsüydü.
Öyle de oldu.
Her gün cereyan eden ihlallere kayıtsız kalamadı.
Nazlı bedenini dinlendiremeden haftalık Yeni Ülke Gazetesi’nin muhabir kadrosuna dahil oldu.
Usta kalem, artık uğruna canını feda ettiği halkının haksızlığa uğradığı yanları yazıp çizdi.
Yazdığı haberler önce manşet oluyor, ardından kentin ve bölgenin gündemi haline geliyordu.
Yaşanan sıcak gelişmelere haftalık gazete yetersiz kalınca 30 Mayıs 1992 tarihinde Özgür Gündem’e transfer edildi.
Bu transferin ömrü sadece 8 gün sürdü.
İşte o tarih 8 Haziran 1992; bir pazartesi günüydü.
Takvim yapraklarında ölümsüzleşen o tarihi unutmak mümkün olamıyor…
Aradan 30 yıl geçse de…
Sabah 08.25’te evden çıktık.
Palu Fırını’nın olduğu sokağa geldiğimizde bir çek çek arabası belirdi ileriden.
O sağa ben sola yanaştım.
El arabası geçti, ona dönmemle patlama bir oldu.
Zaman durdu o an.
Her şey sanki ağır çekim halindeydi.
Nazlı bedeni düşmeden önce gövdemi uzattım yere düşmesin diye; sonra arkasına bakmadan kaçanın peşinden gitti ayaklarım…
Hızlıca kaçtı, bana ise kanlar içindeki o kahramanımın bedenini taşımak düştü.
Ateşten gömlek giymekle eş değer olan objektif haberciliği yapan gazetecilerden biriydi Hafız Akdemir.
Önce öldürüldü, ardından “olaylar çıkacak” diye polisler tarafından cenazesi morgdan kaçırılıp, aile rızası olmadan Mardin Kapı Mezarlığı’nda defnedildi.
Oysa onun vasiyeti vardı.
Annesine “Biz seninle çok ayrı kaldık. Hasret gidereceğiz ana. Kim önce ölürse mezarı yan yana gelecek” demişti.
Üç günün ısrarıyla gömüldüğü yerden çıkarıp Sisê’ye götürdük.
Sonra anneanne vefat etti.
Onu da hasret kaldığı oğlu Hafız’ın yanına gömdük.
Hafız, sağında babası, solunda da annesinin ortasında ebediyen uyuyor şimdi.
Hafız’ın hikayesi böyleydi…
Peki, o tarihten bu yana bireyin yaşam hakkını korumaktan sorumlu olan devlet ne yaptı?
Onu da kısaca anlatayım:
17 Ocak 2000 tarihinde İstanbul Beykoz’da Hizbullah’ın “hücre evi” olarak kullandığı villada bir CD ele geçirildi. Bu CD’de C.Y. adlı Hizbullah üyesinin, Demokrasi Partisi (DEP) Milletvekili Mehmet Sincar ve Hafız Akdemir ile birlikte toplam 6 öldürme ve 2 yaralama olayının faili olduğu yer aldı. Bunun üzerine C.Y. adlı kişi, 2008 yılında Avusturya Viyana’da Interpol tarafından yakalandı ve Türkiye’ye iade edildi. C.Y., Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılamaların ardından 6 cinayet ve 2 silahlı yaralama eylemlerinden sorumlu tutularak, 30 Mayıs 2013 tarihinde ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Sanık avukatı, yargılama sürecinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) işkence, uzun tutukluluk, adil yargılama haklarını düzenleyen 3, 5 ve 6’ncı maddelerinin ihlal edildiğini öne sürerek, yeniden yargılama talep etti. Mart 2019’da dilekçeyi inceleyen Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, söz konusu AİHS maddelerinin ihlal edildiğine karar vererek, yargılamanın yeniden yapılmasını istedi. Aynı kararda yargılanmanın durdurulmasına karar veren mahkeme, yurtdışına çıkış yasağı şartıyla sanığı tahliye etti.
Evet, 6 cinayet ve 2 yaralamaya verilen müebbet ceza bu şekilde son buldu.
O katil şimdi aramızda gezer durur…
Emniyet’in resmi kayıtlarında olayın tek görgü tanığı olduğum ve saldırganı kovaladığım, yüzünü net bir şekilde gördüğüm ifadesi yer almasına rağmen yargılamayı yapan mahkemenin yargıçlarına sormak isterdim:
Sizce adil bir yargılama yaptınız mı?
Neden zahmet buyurup bugüne kadar tanıklığıma başvurmadınız?
Tüm dünyada bu tip vakalarda evrensel normlar vardır. Bir cinayet işlendiğinde polis öncelikle olay yerinde titizlikle delil toplar sonra da tanık var mı diye ona bakar.
Ama bu normlar Hafız Akdemir cinayetinde neden işlemedi?
Gelinen noktada artık tetiği çekenin kim olduğuna bakmıyoruz ve önemsemiyoruz.
Akdemir’in ailesi olarak soruyoruz:
Bu tetikçilerin arkasındaki güç veya güçler neden açığa çıkarılamıyor?
Bu cinayeti neden işlettiler veya cinayetin işlenmesine sebep oldular?
Bu soruların yanıtı bulununcaya dek bizim de mücadelemiz devam edecektir.
(Hafız Akdemir’in anısına)
Ticaret Bakanı: Mobilya ihracatı 4,5 milyar dolara ulaştı21 Ocak 202514:54 Sigortalı çalışan sayısı yükseldi, inşaat zirvede21 Ocak 202514:52 Tarımda yaş ortalaması artıyor21 Ocak 202514:50 Diyarbakır’da gençler için önemli proje20 Ocak 202515:23 Zamlı emekli maaşları hesaplara yatmaya başladı17 Ocak 202510:52