Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

Aslanı kediye boğdurmak!

VEYSİ POLAT Aileler, akrabalar, kişiler, kurumlar ve iş çevrelerinde yaşanan bazı sorunlara şahit oldukça hep bu söz aklıma gelir. Aslanı kediye boğdurmak! Bu söz, Diyarbakır’da son 5-6 yılın özeti gibi. Bu coğrafyada her daim toplum yararına hizmet amaçlı kurulan, tabelasında her ne yazarsa yazsın önceliği halk olan kurumlara öncülük edecek kişiler özenle belirlenirdi. Bilgi ve […]

Aslanı kediye boğdurmak!
  • 26 Mayıs 2022 01:17

VEYSİ POLAT

Aileler, akrabalar, kişiler, kurumlar ve iş çevrelerinde yaşanan bazı sorunlara şahit oldukça hep bu söz aklıma gelir.

Aslanı kediye boğdurmak!

Bu söz, Diyarbakır’da son 5-6 yılın özeti gibi.

Bu coğrafyada her daim toplum yararına hizmet amaçlı kurulan, tabelasında her ne yazarsa yazsın önceliği halk olan kurumlara öncülük edecek kişiler özenle belirlenirdi.

Bilgi ve birikimi tek başına yetmezdi.

Ahlakı, siyasi duruşu ve toplum nezdinde ismi geçince bıraktığı intiba; layık anlamına gelen liyakatın ta kendisiydi.

Siyasi konjonktür değişince aktörler de değişti.

Egemen kılınmak istenen ceberut anlayışa, ortalığa salınmak istenen korku cumhuriyetine karşı Nebevi bir duruş sergilenemedi.

Herkes bilir ki doğru ya da yanlış, her hayat sahibinin bir duruşu vardır.

Kabul görür ya da görmez, sürdürülür veya sürdürülmez, sonuçta insan duruşu ile insan olma vasfını taşır.

İnsanın hayata, öteye, metaya, eşyaya bakışı, duruşu ile doğru orantılıdır.

İşte Nebevi duruş, fıtrî, ulvî ve Rabbanidir.

Zulme karşı direniş, zillete karşı onur demektir.

Gittikçe özünden kopan, halka hizmeti geri plana iten, makamı kutsallaştıran, koltuktan kopmamak adına her türlü pisliğe bulaşan, aradaki tüm dostluk, yoldaşlık, arkadaşlık bağlarını koparan bir sistem hakim kılınmak isteniyor.

Ve bu anlayış son 5-6 yıldır dağından yokuş aşağı yuvarlanan bir kar tanesi gibi yuvarlandıkça büyüyor.

Yerine marazi duruşlar geliyor.

Kimsenin kimseye güveni kalmıyor.

Yıllardır siyasete yön veren Diyarbakır’ın genine saatli bombalar yerleştirilmiş durumda.

Yaratılan karmaşa içerisinde aynı çizgide yürüyenler, kendini bir labirentin içinde bulabiliyor.

At izi it izine karışıp duruyor bu Diyar’da.

“Benim ne işim var bunların içerisinde” veya “Bunun şu veya bu yapının içerisinde ne işi var” diyenlere çok sık rastlar olmaya başladık.

Oysa, her insanın onuru gibi bir duruşu vardır.

O duruş sağlamsa şayet; eğilip bükülmez, kırılmaz veya dökülmez.

Kiralanmaz, hele hele hiç satılmaz.

Marazi duruşlar karşısında melül bakışlara şahit olmak insanın zoruna gidiyor.

İnsan yüzüne çıkarken beliren siluetlerin, kamera karşısında ahkam kesen sözlerin kapalı ve kozmik odalarda neler yaptığı elbet açığa çıkıyor.

Toplum adına var olduğunu söyleyip yanlış ve kirli ilişkilere bulaşan makam işgalcilerin maskesi er ya da geç düşecektir.

Duruşu net olanın, mesajı berrak olanın, misyonu açık olanın başımızın üstünde yeri olacaktır.