Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

AK Parti eski Diyarbakır vekili Cuma İçten: İktidar Kürtleri yok saydı

HABER/ABORİ AK Parti eski Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten, kurucusu olduğu partisinden istifa etti. “Başkaldırıyorum ve AKP’den istifa ediyorum” başlıklı yazılı bir açıklama yayınlayan İçten, AK Parti’yi sert sözlerle eleştirdi. Bundan sonraki siyasi yaşamına eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ile birlikte devam edeceğini ifade eden İçten, “Sizler ile birlikte yeni bir sürece adım atıyoruz. Başkaldırı sürecine giriyoruz. […]

AK Parti eski Diyarbakır vekili Cuma İçten: İktidar Kürtleri yok saydı
  • 20 Eylül 2019 12:08

HABER/ABORİ

AK Parti eski Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten, kurucusu olduğu partisinden istifa etti. “Başkaldırıyorum ve AKP’den istifa ediyorum” başlıklı yazılı bir açıklama yayınlayan İçten, AK Parti’yi sert sözlerle eleştirdi.

Bundan sonraki siyasi yaşamına eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ile birlikte devam edeceğini ifade eden İçten, “Sizler ile birlikte yeni bir sürece adım atıyoruz. Başkaldırı sürecine giriyoruz. Bu süreç; başını kuma saklayanlardan, kapalı kapılarda gizli pazarlıklar yapanlardan, korkulardan, yasaklardan, baskılardan, gözü dönmüşlerden, adaletsizliklerden, yolsuzluklardan, yokluklardan, yetimleri ağlatanlardan, annelerin göz yaşından beslenerek ahkâm kesenlere karşı, halkımıza omuz vererek, adaleti üstün kılarak, güzelliklere kapı aralayacağımız bir süreç olacaktır” dedi.

İçten’in açıklaması şöyle: “Kişisel bir çıkardan ziyade aziz milletimizin hak ettiği refaha ulaşması amacıyla çıktığımız bu yolda bizleri, bazı kendini bilmezler (ki sonradan Ak Partiye geçenler!) hain ilan etmişlerdi. Geçmişte merhum Necmettin Erbakan hocaya itirazlar ile başkaldırıp öncülük yapanlar, bugün aynı gerekçeler ile karşılarında kendilerine başkaldıran bir kitle bulmaktadır. Öyle ki, bugün adalet ve vicdan ekseninde başkaldıranlara söylenecek her lafın muhatabı, geçmişte benzer hasletlerle yola çıkan tüm bireyler olacaktır. Ak Parti kuruluş ve iktidara geliş sürecinin ardından; sağlık, savunma, sosyal devlet vb. alanlarda yenilikler ve iyileştirmeler yapmış olsa bile adalet, ekonomi, kültürel değerler, eğitim, belediyecilik, terörle mücadele ve liyakat
gibi başlıklarda ciddi tahribatlara neden olmuş ve bu alanlardaki tahribatlar kronik bir hale gelmiştir.

Ancak ne acıdır ki bugün de sisteme yönelik itirazlarımızın başında adalet kavramı yer almaktadır. Hukuk askıya alınmış, insan hak ve özgürlüklerinde ciddi anlamda gerilemeler yaşanmıştır. Adalet ve güvenlik kurumları, FETÖ terör örgütü ile yapılan mücadelenin benzerini diğer terör örgütleri ile yapamamıştır. FETÖ ile mücadelede, üst düzey siyasilerin eşleri, birinci derece yakınları ve akrabalarına dokunulmamıştır.

Türk’e ayrı, Kürt’e ayrı hukuk konulmuş, batı belediyelerinde görevden alınan belediye başkanlarına kendi meclisleri atama yaparken, doğu belediyelerinde kayyum atamaları yolu seçilmiş ve belediye meclisleri fesh edilmiştir. Hakkında yargılama ve mahkûmiyet kararı olmadan dört ay önce yapılan seçimlerde seçime girmeye hak kazanan belediye başkanları görevlerinde alınmıştır. Terörist başına verdiği kırmızı güller ile gündeme gelen ve bir zamanlar Bekaa vadisini kendine ev olarak tayin edenler Ergenekon’dan yargılanırken mahkeme koridorlarında tüm ak partilileri yargılayacağız deyip ağza alınmayacak küfür ve tehditler savuranlar, bugün kahve falına bakacak şekilde yakın olacak memlekette atamalarda onlardan tavsiyeler alacaksın. İşte bu duruma itiraz ediyorum.

31 Mart İstanbul seçimleri iptal edilmiş ve millet iradesi yok sayılmış, YSK maddeleri ve hukuk ayaklar altına alınmıştır. Cumhurbaşkanı’nın siyasi kimliğinin olması farklı görüşe sahip vatandaşların aidiyet sorununa yol açmış, belediye seçimlerinde Cumhurbaşkanlığı makamı seçim kampanyası yürüterek makamın değerini düşmesine yol açmıştır.

Yazmak, çizmek, düşünmek, düşüncelerini ifade etmek, sosyal medya aracılığı ile eleştirilerde bulunmak, şiddete dönüşmeyen birçok düşüncenin suç olması sağlanmış ve böylelikle topluma korku empoze edilmiştir.

Türkiye’nin büyük projelerinin tamamında ABD, AB, Arap sermayesi olmasına rağmen her seferinde bunlar düşman gösterilmiş, düşman gösterilenler ile dostluklar ve ittifaklar yapılmış ve ülkemizin kalkınmasında katkılarının olduğu bazen saklanmış bazen de siyaset malzemesi olarak kullanılmıştır.

Son beş yıllık seçim süreçlerinde batıda yaşayan parti içerisindeki Kürt’ler yok sayılmış belli bir bölgeye pozitif ayrımcılık yapılmıştır.

İktidar kendisine yakın şirketlerin milyarlarca tutar olan vergi borçlarını silmiş, affetmiş ve yetmemiş bu özel şirketlere şirketlerin sahipleri birinci ve ikinci derece akrabalıkları olduğu halde milyarlarca lira proje adı altında karşılıksız hibelerde bulunmuştur. Aynı şekilde devlet bankaları aracılığı ile yakın akraba ve dost gördükleri firmalara milyar dolarlık krediler açılmış ve büyük işlerde bankalar yolu ile finans edilmişlerdir.

İktidara yakın belediyeler aracılığı ile milyar, dolarlık işler seçtikleri firmalara gönderilerek firmaların rant elde edilmesi sağlanmıştır.

Her il, FETÖ cemaatinde olduğu gibi sözde siyasi bir abiye teslim edilmiş ve o abinin izni olmadan hiçbir alanda kimsenin adım atmasına müsaade edilmemiştir. Bu abiler ahtapot gibi şehirlerin üzerine çökmüş ve o şehrin tüm değerlerini yok etmeye kendi hegemonyasını kurmaya, akrabalarını zenginleştirmeye çalışmaktadır. FETÖ borsası kurulmuş ve birçok iş adamı mağdur edilmiştir. Birçok iş adamının da ülkeyi terk etmesi sağlanmıştır. FETÖ terör örgütü ile geçmişte ve yakın zamanlarda iletişim halinde olmuş siyasilere, siyasilerin eşlerine, çocuklarına, akrabalarına, partililere dokunulmamış, iktidar siyasetçilerine ayrı, muhalif siyasilere ayrı hukuk uygulanmıştır. İktidar kendi içinde olan siyasilerin eşlerine, ablalarına, çocuklarına, kardeşlerine ve babalarına hangi ilişki yumağı içinde olursa olsun dokunmamıştır.

İktidar kendi partisine mensup olmayan herkesi hain ilan etmiş kendisi gibi düşünmeyen herkesi ötekileştirmiştir. Ak parti kuruluşunda itiraz ettiği her şeyi kendisi fazlası ile yapar duruma gelmiştir. Ak parti içerisinde Ömer olanlara tahammül edemeyenler, eleştirilere açık olmayanlar, eksiklikler söylediğimizde bizleri ötekileştirenler, 2019 yıllarındaki AKP’liler partiyi ele geçirerek 2001 kurucu Ak partilileri ihraç etmek istemektedirler. Dün kurdukları siyasi partilerde bize olmadık hakaretlerde bulunanlar, yani yolda bulduklarımız, Ak Partiye gelmiş ve asıl kurucu iradeyi tasfiye etmişlerdir.

Düne kadar iskanı olmayan 100 bin dolarlık gecekondularda yaşayarak itmek zorunda kaldıkları arabalar ile milletin sesi olanlar, bugünlerde 50 milyon dolarlık boğaz manzaralı yalılarda kalarak havanın durumuna göre bindikleri milyon dolarlık arabalar ve yatlar ile ağızlarında düşürmedikleri Küba menşeili purolar ile milletin ve ümmetin sesi olmaya çalışıyorlar.

Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun 2019 Mart seçimlerinden sonra yayınladığı manifestonun altına imza atıyor ve her bir kelimesine katılıyorum. Yine sayın başbakanın istifa etmesine ilişkin, yapmış olduğu basın toplantısında tüm düşüncelerine katılıyorum.

Biz bu ülkede yaşayan milyonlarca insan gibi; ülkemizi devletimizi, milletimizi seviyoruz. Hak adalet doğru neyse onun yanındayız. Haksızlık yapan kim olursa olsun karşısında olacağız. Hakkı savunmanın, zulme baş kaldırmanın, mazlumun sesi olmanın, meşakkatli olduğunu biliyoruz ve biz varız diyoruz. Bu anlamda bu gönül sayfasında yer almak isteyen herkesi yeni bir hal ile çıkacağımız yola davet ediyor saygılarımı sunuyorum. “