Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam
Reklam

Abdullah Gül: Mutlak otorite sürdürülemez

HABER/ABORİ 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, D-8 toplantısında yaptığı konuşmada, “Kendi içi düzenli ve itibarlı olmayan bir ülkenin kendisine, bölgesine, komşularına ve İslam dünyasına katkısı olamaz. Mutlak yönetimlerde mutlak hakim olan mutlak otoritenin sürdürülebilirliği mümkün değildir; mutlak hakimiyet sadece Allah’a mahsustur” dedi. Türkiye’de medeni bir şekilde demokrasi ve insan hakları standartlarının yükseltilmesi gerektiğini ifade eden Gül, […]

Abdullah Gül: Mutlak otorite sürdürülemez
  • 29 Haziran 2019 13:44

HABER/ABORİ

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, D-8 toplantısında yaptığı konuşmada, “Kendi içi düzenli ve itibarlı olmayan bir ülkenin kendisine, bölgesine, komşularına ve İslam dünyasına katkısı olamaz. Mutlak yönetimlerde mutlak hakim olan mutlak otoritenin sürdürülebilirliği mümkün değildir; mutlak hakimiyet sadece Allah’a mahsustur” dedi.

Türkiye’de medeni bir şekilde demokrasi ve insan hakları standartlarının yükseltilmesi gerektiğini ifade eden Gül, şöyle devam etti: “Rahmetli Erbakan Hocamızı rahmetle anıyoruz. Bu teşkilat kurulurken adalet, eşitlik, diyalog, uzlaşı; gibi ulvi prensipler ve evrensel değerler vurgulanmıştır. Mutlak yönetimlerde, mutlak otoritenin sürdürülebilirliği mümkün değildir; mutlak hâkimiyet sadece Allah’a mahsustur. Bugün üzülerek ifade etmek isterim ki bu kadar şey İslam dünyasını bitirmemiş gibi çok daha büyük bir savaş bulutları üzerimizde dolaşmaktadır… Bunların olmaması için güzel düşüncelerle rahmetli hocamız Erbakan bu fikri ortaya atarak bu ülkelerin işbirliği yapmasını, ekonomi ve dünya barışına yardım edecek adımların atılmasını istedi. Her şeyin başı, herkesin kendi evinden geçiyor. Kendi evi düzenli olmazsa bir ülkenin, kendi evi itibarlı olmazsa dünya ülkeleri nezdinde o zaman kendisine bir faydası olmadığı gibi, bölgesine, komşularına ve İslam dünyasının meselelerine de bir katkısı olmuyor. Bununla da neyi kastettiğim gayet açık. İnsan haklarının, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, diyalogun, huzurun; bütün bunların sağlanması gerekir. Silahlar, tanklar caydırıcılık anlamında önemli ama o ülkenin yumuşak gücü yoksa etkili olmaz. Hepimizin birbirimize yardım etmemiz gerekiyor. Dayanışma içinde olmamız gerekir. Şüphesiz ki hiçbirimiz naif olacak değiliz. Önce kendi ülkelerimizi sağlam yapmamız gerekir. Kendi ülkelerimizin sağlamlığı da muhakkak ki huzur, mutluluk ve ekonomik refahtan geçiyor. Bunun yolu da medeni bir şekilde demokrasi ve hukuk standartlarının yükseltilmesi, insan hakları meselelerinin halledilmesi ile açık-şeffaf rekabet ortamlarının oluşturulmasından geçiyor.”